24 Mayıs 2017 Çarşamba

Sosyal medyada var olmanın dayanılmaz ağırlığı


Pek çoğumuz için sosyal medyaya giriş, şüphesiz Facebook’la başlamıştır. Sadece tanıdığımız insanlarla arkadaş olmaktan ibaret olan, daha adının sosyal medya olduğundan bile habersiz olduğumuz bu platforma sonradan Twitter denen, öncelikle rumuzlarla kullanılmaya başlayan bir mecra daha eklendi…

Sosyal medyada var olmanın amacı bu olmasa da, bambaşka bir dünya vardı “rumuzlular” için burada. İçlerindeki kini, öfkeyi kusuyorlardı hakaret ederek, dalga geçerek, küçümseyerek. Sonra sosyal medya daha da cesur olmaya başladı. Rumuzlar yerini gerçek isimlilere bıraktı ya da rumuzluların sahici fotoğrafları oldu. Hangi rumuz kimin bilir olduk, artık saklanmak yoktu. Dünyaca ünlü sanatçılar, başbakanlar, cumhurbaşkanları dahi hesap açıp tweet atmaya başladı. Onlara cevap vermek, laf sokmak ayrı bir cesaret göstergesi oldu çıktı.

Adında “sosyal” özünde asosyallik olan bu yolun nereye doğru gittiğini Facebook’un kurucusu Mark Zuckenberg ‘in bile öngörebiliyor olduğunu sanmam. Asosyal medya, Twitter, Instagram, Periscope, Snapchat ile hızla büyüyor. “Yerini hiçbir şey tutamaz” dediğiniz uygulamalar rafa kalkıyor. Bu aralar en popüleri, en hızlı büyüyeni Instagram dersem yanlış olmaz sanırım.

Instagram deyince ilk aklıma gelen aslında “instagram hayatlar”. İnsanlar Facebook’la başlayan ve nispeten sınırlı arkadaş çevrelerini genişletme fırsatı buldular. Ama konu arkadaşlıktan hayranlığa, hayranlıktan düşmanlığa dönüştü. Çocuğunu kaybeden bir anneye “hak etmişsin!” diyecek kadar kötüleşti kalpler. Doktor olmadığı halde doktormuş gibi tavsiye verenler, psikolog olmadığı halde psikolog kimliği ile yol gösterenler derken, hayalinizde hep olmak istediğiniz kimliğe bürünmeniz için bir yol açtı bu tip platformlar. Acaba en başında, sadece Facebook varken, yalan söylemek bu kadar kolay mıydı?

Bu “aşırı” vakaların ötesinde, normal hayatlarını yaşayan bizlere ne oldu peki? Hayatımızda sosyal medya yokken “çok kitap okuyorum, aynı zamanda hem okuyor hem kahvemi içiyorum!” hallerimiz veya “çocuğumu Disneyland’a götürdüm oh sefam olsun”larımız yoktu. Kahveli kitap fotoğrafı hariç diğerlerini yapan bir anneye dönüştüğümü itiraf edeyim! Nasıl girdim bu sarmala, uzun zamandır üzerinde  düşünüyorum… Sanki hafta sonu arkadaşlarımla gittiğim akşam yemeğinin fotoğrafını sosyal medyaya koymazsam, birileri ‘’ot gibi yaşıyor’’ mu diyecek? Ya da çocuklarımı parka götürdüğümde bir fotoğraf koymazsam, ‘’ay çocuklarını parka bile götürmüyor!’’ diye mi görüneceğim? Vakti zamanında pencereden kafasını uzatıp apartmana kim kimimle girmiş, kim kime ne demiş takip eden Meraklı Müzeyyen’den ne farkı kaldı bu sosyal medyanın?

Sanırım sorunun kaynağı, sosyal medya’nın hepimizin üzerinde bir baskı oluşturması. 34 beden mankenleri takip edip kendi fotoğrafınızı hiç koyamıyor olabilirsiniz, belki de bu sebeple depresyona girdiniz! Herkes başarılı, herkes güzel, herkes zengin, herkesin eşiyle ilişkisi harika, her çocuk çok zeki ve çok havalı…

Gerçekten buna inanıyor musunuz? Sosyal medyanın oluşturduğu baskıya girenlerden mi yoksa girmeyenlerden misiniz? “Bir fotoğraf paylaşmalıyım, yoksa unutulurum” diye düşünüyorsanız, akıllı telefonunuzu sadece şunları yapmak için kullanmaya çalışın derim:

-          Sesli kitap dinlemek (bknz. seslenen kitap uygulaması),
-          Youtube videoları izlemek (bknz. youtube uygulaması),
-          Bir kitap/hikaye yazmak (bknz. wattpad uygulaması)
-          Sevdiklerinizi telefonla aramak…


 Bu yazı alternatifanne.com 'da yayınlanmıştır.


Çocuk Tiyatroları Neden Önemli?



Oyun başlamadan önce çığlıklar atan ve tiyatro salonundaki kadife koltuklar arasında koşturan çocukların, ilk ‘’gong’’ sesiyle hızla nasıl yerlerine oturduklarına ve oyun başladığında pür dikkat ve çıt çıkarmadan nasıl bir oyunu başından sonuna izlediklerine  şaşıracaksınız.

Tiyatroya gitmenin sinemaya gitmekten farksız olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Tiyatro öyle bir kanal ki, çocukların hem kalbine hem de beynine söz geçirebiliyor. Çünkü sahnede sergilenen olay, bize göre ne kadar ‘’gösteri’’ ise, çocuklar için o kadar ‘’gerçek’’.  Yerlere çöp atan bir çocuk sahneleniyorsa örneğin ve oyunun sonunda bu çocuk bir ders alıyorsa. Bilin ki aslında sahnedeki oyuncunun dışında ders alan biri daha var, o da çocuğunuzun ta kendisi!

Tiyatro oyunları çocuklara tam da onların anlayacağı dilden; hayal dünyalarına ait, abartılı sözcüklerle ve de şatafatlı renklerle süslenmiş öyle doğru mesajlar veriyor ki... Çocukların dilinden çocuklara doğruları öğreten; hayvanları koruma, iyilik yapma, küçüklere sevgi, büyüklere saygı aşılayan yegane öğretmenler.

Tiyatro oyunları, çocuklara ders verirken aynı zamanda onların algılama yeteneğini de geliştiriyor, üstelik çocukların rol yaparak öğrenmelerini ve öğrendiklerini hayatlarına kolayca entegre etmelerini de sağlıyor. 

Tiyatro insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı’dır. Lütfen çocuğunuzu bu eşsiz sanat dalından mahrum bırakmayın ve onu yılda en az 2 defa bir çocuk oyununa götürün.


Haydi Tiyatro sezonu açıldı!



Bu yazı alternatifanne.com 'da yayınlanmıştır.




Bebek ve Çocuklarda Alerji ve Alerji tablosu


Hamileyken doğum öncesi bir eğitime katılmıştım; doğum, emzirme, bebeğin yıkanması, ek gıdaya geçiş gibi konularda aldığım bilgiler kesinlikle hayatımı kolaylaştırmıştı. Ama gel gelelim ki ‘’alerji’’ hele ki ‘’süt alerjisi’’ gibi konularda bilgi sahibi değildim. Oğlum doğduğunda alerjik olabileceğini ise hiç düşünmemiştim.

Oğlum daha 3-4 günlük idi, emdiği süt mideye indikten birkaç dakika sonra tekrar ağzına geliyordu. Bu yenidoğan bebeklerde sıkça karşılaşılan ‘’bebek reflüsü’’ idi. Uyurken yatak başını yükselttim, emzirdikten sonra hemen  yatırmadım; mutlaka önce gazını çıkardım derken yine de reflüsü hiçbir şekilde azalmadı. Minik kusmalara alışmıştık artık, oğlum kilo alıyordu dolayısıyla çok da takmıyordum. Ancak ilerleyen günlerde  kakasında ip şeklinde kırmızı kan gördük (kılcal damara benzeyen) ve soluğu doktorumuzda aldık. İnek sütü alerjisi olabileceğini söylendi. Kan testi yapıldı, kan testi negatif çıktı. Ama bebeklerde  inek sütü alerji testi negatif çıksa da bu alerjinin olmadığı anlamına gelmiyormuş.

Devamında bebeğimin kısık yerlerinde kızarıklıklar oluşmaya başladı; Atopik Dermatid teşhisi kondu. Krem kullanmaya başladık. İnek sütü alerji testi negatif çıksa da Süt Alerjisi Belirtileri’nin tümü (gözaltında morluk, atopik dermatid, ağır bir konak, kusma… vb) oğlumda vardı.

Daha 1-2 aylık bir bebeğe alerji konusunda herhangi bir ilaç verilemiyordu, tek çare emziren anneye süt ve süt ürünleri yedirmemekti. Bu diyeti 1 ay kadar yaptım ancak bununla da bebeğimin tüm şikayetleri ortadan kalkmadı, hatta azalmadı bile. Doktorumuz ek gıdaya geçtiğinde sorunlarımızın azalacağını söylemişti. Gerçekten de 6. ayda ek gıdaya geçişimizle kusma ve (zaman zaman yaşadığımız ishal) şikayetleri neredeyse bitmişti.  Ancak süt, yoğurt ve türevlerinden hala uzak duruyorduk. Ne reaksiyon göstereceğini bilmediğimiz herhangi bir yeni gıdadan koşarak uzaklaşıyorduk.

Parkta çocuğumun eline, bana sorulmadan verilen, bisküvi, kraker vs yiyeceklerin üzerine ‘’haaayıııır!!’’ şeklinde atlıyordum bu dönem. Hala bir çocuğa yiyecek ikram edeceksem önce annesinden müsaade isterim.

1 yaşından sonra başlayan yeni bir alerji..

6.ayda başladığımız ek gıda serüvenimiz kabak, havuç, patates, kıyma (7. aydan itibaren) ekseninde dönüp dursa da her şey yolundaydı. Ta ki oğlum 1 yaşına gelene kadar!
1 yaşından sonra gün içerisinde ve gece uykudan uyandıran, fışkırır tarzda kusmalar başladı. Günde 3-4 kez yaşıyorduk bunu. Süt ve süt ürünleri vermiyordum, yeni tatlar deneyeceksem mutlaka öncesindeki 4 gün boyunca 1 çay kaşığı başlayıp, miktarı ilerleyen günlerde yavaş yavaş arttırıyordum (herhangi bir tepki yoksa). Fazlasıyla temkinli gidiyordum çünkü oğlum alerjik bünyeliydi.

Bu kadar titizlenmeme rağmen oğlum günde 3-4 kez fışkırır tarzda kusuyordu ve asıl yıpratıcı olanı bunun neyden kaynaklandığını bilmiyorduk! Ne doktorlar, ne testler, ne de artık biz anlayabiliyorduk sebebini.


Excel-Alerji Tablosu

Doktora gitmeden önce soracağım soruları not eden biriydim keza ek gıdaya başladığımızda oğlumun her gün neyi ne kadar yediğini de not ediyordum. Peki kustuğu günlerde neler yediğini neden yazmıyordum ki?..  Kafamda bir ampül belirdi bir gün ve bir excel tablosu hazırladım.

Oğlum kustukça bu excel’e bir önceki akşam neler yediğini yazmaya başladım. Her gün yazmak zor oluyordu. Kustuğu günün bir önceki akşamında yediklerini hatırlamak kolaydı üstelik. Bu sebeple kustuğu anda yaptığım ikinci şey (ilki çocuğu ve ortalığı temizlemekti) excel tablosuna not düşmekti!

Tarih
Şikayet
Kaç Gün Sürdü?
Tedavi
Önceki Akşam Yemeği
26.11.2016
Akşam yemeğinden 2 saat sonra kustu
3
X ilaç verildi ama faydası olmadı. Aynı ilacın şurubuna gecildi. EK olarak Y ilaç denendi, ama Efe içemedi
Aksam: Kıymalı patates+pirinç pilavı
30.11.2016
Gece 4.30'da uyanıp kustu. Sabah saat 9 gibi ilk kakadan sonra ishale döndü (günde 3-4kez ishal)
2
ishal rejimi (sık sık azar azar beslenme: pirinç/lapa/patates/havuç/bol su)
Akşam: Kabak, havuç, pirinç pilavı, kusbaşı et  
10.12.2016
Öğleden sonra, akşam ve gece kustu (topma 3 kez)
1
İlaç verilmedi, takip ediliyor.
Akşam: Y.fasulye, patates, havuç (et suyu ile)
Örnek excel tablom

Bu tabloyu hazırlamaya başlamadan önce 3 farklı alerji doktoruna gitmiştik. Sorunumuza çare bulamamıştık. 4. bir alerji doktoruna gittiğimizde, başından sonuna kadar alerji konusunda neler yaşadığımızı kendisine anlattım. Ve excel tablosunu gösterdim. Alerji konusunu dönem ödevi tarzında ele almama şaşırdı tabi. Tabloya baktığında alerjinin et’ten kaynaklanıyor olabileceğini söyledi. Gerçekten de yazdığım notlarda, çocuğumun kustuğu günlerin bir öncesinde en belirgin olan gıda et’ti.

6.ay-1 yaş arası kendini göstermeyen et alerjisi, 1 yaşından sonra kendini göstermişti! Alerji gerçekten çok karışık ve çapraşık bir konu.   Bu noktadan sonra önce kuzu etine geçtik (daha az alerjen olduğu için) ve et türevi yiyecekleri öğlen öğününe çektik. Azar azar sıfırdan başladık et yemeğe diyebilirim. Her şey öyle yolunda gidiyordu ki 2-3 ay sonra 1 çay kaşığı yoğurt bile yemeğe başladı oğlum. Alerjik bir çocuğun yoğurt, süt tüketebiliyor olması gerçekten mucize!




İkinci çocuğum da alerjik bünyeli olur mu?

Eğer ilk çocuk alerjikse ikinci çocuk genelde alerjik bünyeli olmuyor, bilimsel araştırma yok bu yönde ama doktorların tecrübeyle edindikleri doneler var. Bizde bu konudaki durum şu: kızım abisine çekmedi, herhangi bir alerjisi yok, şu an 4 yaşında. Ama kızımda da temkinliliğimiz devam ediyor, çünkü abisi alerjik ve ailede alerji geçmişi var. Herhangi bir hastalıkta veya gelişiminde soru işareti yaşadığımız noktalarda, doktorumuza ailedeki alerji geçmişi hakkında mutlaka bilgi veriyoruz.


Dikkat !

İnsanın bebeği olunca ilk 2-3 sene onunla bütünleşiyor. Bebeğimin başından geçenleri ‘’biz’’ diye anlatmamayı denedim ama olmalı. Affola. (Bknz. Kustuk, yedik, doktorumuz… vs)
-          Bizim alerjimiz 2 yaştan sonra azalan bir alerji türü idi, şanslıydık. Ancak bu durum her alerji türü için veya her çocuk için bu kadar kolay olmayabiliyor. Mutlaka ve mutlaka lütfen doktorunuzun kontrolünde ilerleyin.

-          Alerji konusuna gereken önemi gösterin! Eğer göstermezseniz bu başka organların tahribatına hatta alerji krizlerine dahi sebep olabiliyor. Bunların bir kısmı ölümcül bile olabiliyor!

-          İnek sütü alerjisi, glüten alerjisi, çölyak gibi birçok rahatsızlıkla mücadelenizde sizlere sabırlar diliyorum. Oğlumun alerjileri hala sıfırlanmadı (yaşı 7), alerjik bir çocuk olduğu için burun eti çabuk şişiyor ve bu da kulağın hava almasını engellediği için sık sık kulak enfeksiyonu geçiriyor. Bu bize şunu öğretti: Bünyede alerji hala var, bunu unutma ve atlama!

-          Doktorunuza çocuğunuzun alerjik bünyeli olduğunu veya nelere alerjisi olduğunu her seferinde mutlaka söyleyin! Süt alerjisi, arı sokmasına karşı alerji, glüten alerjisi, bal alerjisi, penisilin alerjisi, yumurta alerjisi, güneş alerjisi vs vs tüm bilgileri vermeyi unutmayın.


Yukarıda kaleme alınmış olan konu, bir annenin tecrübelerinden ibarettir. Lütfen herhangi bir konuda aksiyon almadan önce mutlaka kendi doktorunuza danışınız.

Bu yazı alternatifanne.com 'da yayınlanmıştır.


Bebeğim Doyuyor mu? Sütüm yetiyor mu?



Bebeğiniz doğduğunda sütünüz ge-le-cek! Öncelikle olumlu düşünmeyi bir hayat biçimi haline getirmelisiniz. Tam 9 ay boyunca işleyen bu mükemmel sistemin sonunda, bebeğinizi sağlıkla kucağınıza almış olmanız harika bir mutlu son. Bundan sonrasını sütüm gelecek mi, yetecek mi? ya emziremezsem? gibi kaygılarla kendinize ve bebeğinize zindan etmeyiniz.

Süt üretimi beyne gelen sinyallerle gerçekleşiyor. Beyin memelere ‘’süt üret’’ veya ‘’üretme’’ sinyalini veriyor. Eğer ‘’eyvah sütüm yok’’ veya ‘’sütüm az mı, sütüm kesiliyor mu?’’ gibi cümleleri bırakın söylemeyi düşünseniz bile beyninize ‘‘sütü azalt!’’ veya ‘’süt üretimini kes!’’ sinyali gidiyor. Olumlu düşünün: Sütüm bol bol var, bebeğime yetiyor deyin.

Doğumdan sonra bebeğin veya annenin gazı olur endişesiyle beslenmenizde kısıntıya gitmeyin. En çok süt yapan besinleri özellikle  yeşil yapraklı sebzeleri; kıvırcık, nane, roka ve bezelye, yeşil fasulye, pırasa, bakliyatlardan ise; bulgur ve kuru fasulyenin en çok üst yapan ürünlerden olduğunu mutlaka duyacaksınız. Ve tabi en çok da Su! Sütün büyük bir çoğunluğu sudan oluşur, bu sebeple su içmeyi asla ihmal etmeyin. Bilimsel bir gerçek var ki siz ne yaparsanız yapın o bebeğin gazı o-la-cak. Sağlıklı şeyler yediğiniz sürece, kilo alacağım veya bebeğimin gazı olacak diye korkmayın.

Bebeğiniz sağlıklı olsun, emme düzenini oturtsun, siz emzirme işine bir hakim olun… Gerisi teferruat!

BEBEĞİMİN DOYDUĞUNU NASIL ANLARIM?

Bebeğinizin doyduğunu anlamanın en pratik ve en kolay yolu: BEZİNİN AĞIRLIĞINA BAKMAKTIR.

Her 2 saatte bir bebeğinizin altını değiştirin ve bezinin ağırlığına bakın. Bez ağır mı, çok hafif mi (boş mu)? Eğer ağırsa bebeğiniz güzelce emmiş demektir. Eğer bez kuru veya çok hafifse mutlaka daha sık emzirmeye başlayın. Bu süreçte 2 saatte bir bezine bakmaya devam edin. 

Doğumdan sonraki ilk günler genelde şu durum yaşanır; süt vardır ancak süt kanalları henüz açılmamıştır. Süt pompasıyla kanallarınızı açmak amacıyla 2-3 saatte bir sütünüzü sağmalısınız. Çıkan sütü 1-2 damla da olsa atmayın, bebeğinize (şırınga ile) verin.

İlk günler sağılan süt de çok az miktar gelir. Bu noktada anneler ‘’sadece 2 damla sütüm mü geliyor?’’ şeklinde panikleyebilirler.  Bebeğin emiş gücü ile pompanın çekme gücü eşit değildir. Dolayısıyla bebeğinizin emdiği süt aslında sağdığınızdan daha fazla, korkmayın.

Çıkan sütün cc’sine bakmadan; sağmak, emzirmek, sağmak, yine emzirmek… şeklinde sürece devam etmelisiniz. Meme ucunda çatlaklar, yarıklar, kanamalar olacaktır. Bu normal. İçeriği doğal olan, bol yağlı meme ucu kremleri bu noktada işinizi görecektir.

SÜTÜM KESİLİYOR MU?

Gelen sütü siz kesmediğiniz (yani emzirmeyi bırakmadığınız) sürece kendiliğinden genellikle kesilmez. Memede emzirme süresince mastit denen bir iltihaplanma olabiliyor. Sütünüzün kesilmiş olmasının sebebi bu olabilir. Eğer memenizde ceviz büyüklüğünde taş gibi bir yumru farkediyorsanız, burada süt kanalında bir tıkanma olabilir ve bu antibiyotikle sökülerek kolayca eski emzirme sürecinize devam edebilirsiniz. Bu noktada bir genel cerraha başvurmanız yeterli.


Doktorum Mama Önerdi Ne Yapmalıyım?

Hiçbir çocuk doktoru annenin sütü az geldi veya azaldı diye hemen mama önermez (önermemeli!). Ama eğer bebeğinizin kilo alımı kritik bir seviyede ise ‘’mamayla biraz takviye edelim’’ denebiliyor . Bu dünyanın sonu değil, üzülüp ağlamayın. Ancak burada size şunu önereceğim: öncellikle doktorunuza mamaya başlamanın acil olup olmadığını sorun. Eğer doktorunuz onay verirse, 1 hafta daha sütü arttırmaya çalışıp (kendiniz için besin takviyesi yaparak ve göğüs pompası yardımıyla kanallarınızı açmaya çalışarak) doktorunuza tekrar kontrole gitmeyi teklif edebilirsiniz. Böylelikle doktorunuz 1 hafta (veya daha kısa bir süre) sonra bebeğinizi tekrar tartar ve size geribildirimde bulunur. Belki de mamayı hiç kullanmadan bu şekilde sorun hallolacaktır.


5 AŞAMADA SÜTÜM YETİYOR MU? TESTİ

Sırasıyla şu aşamaları izleyin:

1. Bebeğinizin bezi doluyor mu? (bezi ağır mı, hafif mi?)
2. Bebeğinizin bezinde pembemsi leke (ürat kristalleri deniyor) var mı? Bebeğinizin susuz yani sütsüz kaldığını gösterir. Acil durum! Sütünüzü arttırmak için bebeğinizi daha sık emzirin. Eğer pembelik sonraki bezde de devam ediyorsa mutlaka doktorunuza danışın.
3. Bezdeki pembelikten doktorunuzu haberdar ettiniz. Emzirmeyi arttırdınız. Kısa süre sonra mutlaka tekrar kontrole gidin. Pembelik geçmezse kontrol gününden önce doktorunuza dönüş yapmaya çekinmeyin.
4. Pembemsi leke yok ama bezi çok hafifse bebeğiniz doymuyordur. Süt kanallarınız henüz genişlememiş olabilir, göğsünüzü süt pompası ile sağın (ve 2’şer saat arayla bezi kontrol etmeye devam edin).
5. Bezi ağır ama bebek devamlı ağlıyor= gazı olabilir. Bu sonuca direk varmadan önce mutlaka doktorunuza sorun belki farketmediğiniz bir yeri ağrıyordur. Doktorunuz bebeğin ciğerlerini dinler, boğazına, kulağına bakar ve her şey normalse gaz sancısı teşhisini kendisi koyar.


Doktor veya hemşire değilim. Okuyan,  soran ve araştıran bir anne olarak yazdım bildiklerimi. Oğlumu 27 ay, kızımı 19 ay emzirdim. 2 çocuk, 3 yeğen sahibiyim. Umarım benim tecrübem size yol gösterici olur. Lütfen öncelikle kendi doktorunuzun tavsiyelerini dikkate alın.



Özlem Canbolat


Bu yazı alternatifanne.com 'da yayınlanmıştır.

21 Aralık 2016 Çarşamba

Kaderin Önüne Geçememek- Kanser Ayı


Kaderin önüne geçilmez diye bir laf vardır. Neden önüne geçmek gibi bir çabamız var. Olmasın. Hayat önümüze çıkan her zorluğa, her acıya rağmen yani kaderin kötü oyunlarına rağmen yaşanılası…

Bardağa dolu tarafından bakmak mı dersiniz Poliyannacılık mı bilmem. Acılarla yaşanmıyor bunu bilirim. İnsan yine hayata tutunmaya, yine sevmeğe başlıyor. Unutabiliyor ki zaten teselli bulabiliyor, kaybettiği kişininkine benzeyen gözlerde, sözlerde.

Unutmak yaşamaya yol veriyor ama acı da veriyor aynı zamanda. Bir daha hiç hatırlamamaktan korkuyor insan… Ama bir fotoğrafla veya 20 sene öncesine ait nostaljik bir eşyayla kendi çocukluğuna, sevdiğine, kaybettiğine kavuşuyor yine yeniden hayalinde de olsa.

19 yaşında, üniversite ikinci sınıfa başlayacağım günden 1 gün önce babamı kaybettim, kanserden. Üniversiteye gidip rica etmiştim öğretmenlerimden ‘’3-4 ay devam etmesem de sınavlara girebilir miyim, babam rahatsız’’ demiştim yutkunarak. Biri hariç hepsi ‘’tabi’’ demişti. Birisi ha bir yumruk atmıştı, ha bunu söylemişti ‘’beni ilgilendirmez, kalırsın!’’. Doğruydu aslında, onu ilgilendirmezdi. Hafızamdan silinmeyen bir insan olarak hayatımdaki yerini aldı.

15 yıl oldu babamı kaybedeli, tıp her geçen sene ilerliyor. Eskisi kadar karamsar değil tablolar. Bu yazımı okuyup, karamsarlığa kapılmaz kimse umarım. Kanser ayında duygularım depreşti, biliyorum aranızda benim gibi of çektiğinde karşı dağları yıkabilecek onlarca insan var. Ne yazık ki. Yadediyorum o günleri ay’ına uygun olarak.

Sevgileri yarınlara bıraktınız demiş Behçet Necatigil… ‘’Çekingen , tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (siz böyle olsun istemezdiniz). Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi. Kalbinizi dolduran duygular. Kalbinizde kaldı...’’
Babamı kaybetmeden 1-2 gün önce, ona ilk kez ‘’seni çok seviyorum baba biliyor musun?’’ dedim. Bizler o zamanlar söylemezdik böyle cümleleri birbirimize nedense…
O kadar şanslıyım ki şöyle dedi: ‘’ben de seni’’!

Çocuklarıma her gün defalarda ‘’seni seviyorum’’ dememin sebebi budur. Sevgileri yarınlara bırakmak istemediğimden.

Siz de bırakmayın.





Designed by Freepik

17 Mart 2016 Perşembe

Kinder Surprise'le Kung Fu Panda-3 Filmi Geliyor!


Kung Fu Panda filmi Dream Works'ün animasyon filmi serisi. Dream Works'u bilir ve filmlerini severiz:) Başarılı animasyonlara imza attığını daha önceki serilerinden biliyoruz.  Neyse Biz Efe ve Cemre ile ilk ikisini izlememiş olsak da 3.yü çok sevdik! (Hayır, film diğer bölümlerle bağlantılı değil). Özellikle Kinder Süprizlerin içinden  izledikleri bir filmin minik oyuncaklarının çıkmasına çok sevindi bizim minikler, ben de 3D filmleri artık rahatça izleyebiliyor olmalarına sevindim:)

Kung Fu Panda 3 kampanyası kapsamında Kinder Surprise’in yepyeni reklam filmi, Mart ayı itibariyle hem televizyonda hem de dijitalde yerini almış. Reklam filmini merak ettiyseniz buraya tıklayabilirsiniz. 


Kampanya kapsamında Kinder Surprise Kung Fu Panda 3 filmi galasına ev sahipliği yaptı. Gala da biz de bulunduk. 12 Mart Cumartesi  Kanyon Cinemaximum’da gerçekleştirilen etkinlikte benim gibi birçok blogger arkadaşım da vardı. Kanyon'u ve de sinemasını ve de kinder süprizi seven bir aile olarak güzel bir gün geçirdik.


Siz de izlemek isterseniz, Kung Fu Panda 3 filmi 18 Mart Cumartesi günü tüm Türkiye’de vizyona giriyor.


Gala videosuna ulaşmak için buraya tıklayın.


3 Şubat 2016 Çarşamba

Hafta Hafta Hamilelik (1-40 Hafta)



Zamanında kendi hamilelik günlüğümü tutmuş ve bunu sanal platforma atmıştım. Şimdi tekrar okudum. Evet eğlenceli bir süreçmiş:) Allah isteyen herkese nasip etsin..

Efe'ye 2009 yılında, Cemre'ye ise 2012 yılında hamileydim:) Yazıların sağlaması yapılmıştır yani:)

Annok'un Gebelik Günlüğü (Hafta Hafta Hamilelik)

1.Hafta 

Bir bebeğimiz olsun..

Artık bizim de bir bebeğimiz olsun! Birbirimizi sevdiğimiz gibi bir bebeği sevelim ve onu sevgiyle büyütelim istiyoruz.
Bunun için ilk yapmam gereken bir jinekoloğa danışmak ve onun yönlendirmesi ile (varsa) yapılması gereken kan testlerini  yaptırmaktı. Adet tarihinin 10. ve 16. günleri yumurtlama dönemleri ama kadından kadına değişiklik gösterdiği de olabiliyor.
Eğer bu süreci baştan planlayarak başlarsam hem kendim hem de bebeğim için sağlıklı bir 40 hafta yaşayacağım o kesin. Doktorum hamile kalmadan en az 3 ay öncesinden ve hamileliğimin ilk 3 ayında folik asit kullanmamı önerdi. Folik asitin düşük yapma sıklığını ve erken doğum olasılığını azalttığı düşünülüyormuş. Folik asiti ilaç olarak almanın yanı sıra mercimek, bakla, ıspanak, brokoli, marul gibi gıdalardan da alabilirim.
Hamileliğin 1. ve 2. haftasında aslında gebelik henüz başlamıyor. Döllenme ise ancak 3. haftada oluyor.  Hamile olup olmadığımı ancak 3. haftadan sonra öğrenilebilirim. Beklemesi ne kadar güç.
Hamile isem ne yazık ki henüz hiçbir şeyin farkında değilim şu an. Sadece karnımda uçuşan kelebekler artık beni rahatsız etmeğe başladı, umarım artık bu ay hamile kalabilirim.

2.Hafta 

Merak...

Hamileliğin ilk 2 haftasında aslında gebelik henüz başlamıyor. Döllenme ise ancak 3. haftada oluyor. Bebek rahme yerleştiğinde tam 4 haftalık oluyor. İlk ultrason muayenesi de 5. ve 6. haftalarda yapılabiliyor. Bu haftalarda ‘gebelik kesesi’ görülebiliyor.
Öğrendiklerime gelince;
Gebelik 3 trimesterdan (dönemden) oluşuyor. Trimester kelimesi Latince ve ‘3 ay’ anlamına geliyor. (Artık sıkça kullanacağım bir kelime bu, ne demek olduğunu bilmezsem olmaz:).
Birinci trimester (ilk 3 ay):  1-13 haftalık dönemi kapsıyor.  Bebeğimin organ gelişiminin başladığı dönem bu. Aynı dönemde organ gelişimi hem başlıyor hem de tamamlanıyor. Ve ben artık gebeliğe alışmış, uyum sağlamış oluyorumJ
İkinci trimester (ikinci 3 ay): 14-27. haftalık dönemi kapsıyor.  Bebeğimin gelişimi bu üç aylık dönemde devam ediyor. Karnım gittikçe büyüyor.
Üçüncü trimester (üçüncü 3 ay): 28-40 haftalık dönemi kapsıyor.  Doğum hazırlıklarına başladığım ve bu muhteşem gebeliği tamamlayıp, bebeğime ulaşacağım dönem.

3.Hafta

Bana bir şeyler oluyor?..

Hamile gibi hissediyorum ama bunu bilmek için çok erken. Henüz adetim bile gecikmedi. 1 hafta sonra kan testi yaptıracağım. Göğüs uçlarında hassasiyet, memelerde gerginlik ve kasıklarda ağrı hissediyorum ama sanki regl olacak gibiyimL Ağzımda da zaman zaman metalik bir tat.
Gebelikle ilgili bilmem gereken her şeyi araştırıyorum. Bilgiye aç olduğum bir dönem bu. En çok da cinsiyetini merak ediyorum, itiraf edeyimJ
Bebeğimin cinsiyeti aslında çoktan belliymiş! Benim adetten sonraki 10. ve 16. günlerimde (hamile kalmak için en uygun zaman) çatlayan yumurtam, spermle birleştiğinde ‘döllenme’ gerçekleşmiş oluyor. Eğer benim yumurtamı eşimden gelen ‘X kromozomlu sperm’ döllerse KIZ; ‘ Y kromozomlu sperm’ döllerse  ERKEK bebeğim olacakmış.
Ben şimdilik, hamilelik belirtilerine göre (ekşi-tatlı yeme, yoğun veya hafif mide bulantısı gibi) tahmin etmeye çalışıyorum. Çünkü 16. haftadan önce cinsiyeti öğrenmek pek mümkün değil.

4.Hafta 

Sahne:1 Çekim:1 Hamileğim!

Müjde!

Hamileyim! Bir bebeğimin olacağını bilmek ne heyecan verici! Artık umudumu kaybetmeye başladığım bir anda, bir bebek uzaklardan  ‘annecim?’ diye ses verdi bana sanki.
Benim hesabıma göre daha 2 haftalık. Ama doktorumun söylediğine göre tam 5 haftalık miniğim! Doktorum son adet (regl) tarihimin ilk gününe göre hesaplama yapıyor. Son adetimin ilk günü gebeliğimin başladığı ilk günmüş.
Bu haftada ‘tutunma kanaması’ adı altında bir lekelenme olabiliyormuş. Panik yok. Ama bu tür şeyler olduğunda yine de mutlaka doktorumu aramalıymışım!
Kalp atışlarını duymadan hamileliğini kimseye söyleme diye tembihliyor çoğu arkadaşım. Neden? Bence bu mutlu haberi herkes öğrenmeli ve beni desteklemeli.  Üzücü bir şey de yaşasam, isterim ki sevdiklerim hep yanımda olsun. Bana moral versin.
Hamile olduğumu yaptırdığım kan testiyle öğrendim.  Gebelik büyüdükçe kandaki gebelik hormonu ( Beta HCG) giderek artıyor.  Eğer kanda gebelik pozitif (+) çıktıysa, 2 gün sonra bu değerin 1 katına çıkması gerekiyormuş. Ve kan testiyle hamilelik tespit edildikten sonra, ultrasonla  bunun teyit edilmesi gerekiyormuş. Bunun için öncelikle bir doktora (jinekoloğa) gitmek gerekiyor.
Yediklerime artık çok dikkat etmem gerekiyor. Çiğ et yasak, sucuk, salam, sosis ve türevleri, sushi,  az pişmiş etler bile yasak! Çiğ etin değdiği her yeri ve her malzemeyi çok iyi yıkamalıymışım. Sebzeleri ise sirkeli suda yarım saat bekletmem gerekiyormuş. Senin için bunları yapmak bana zor gelmez bebeğim. Bu 9 ay boyunca sağlıklı yaşamayı öğreneceğim, daha ne isterim ki.
40 hafta hepimizin bildiği 9 ay 10 gün aslında. Gün bazında 280 gün demek, böyle söyleyince ne kadar uzun geldi şimdi. Hızlıca gelip geçecek bu muhteşem hamilelik ve ben bugünleri çok özleyeceğim. Hamileliğimin tadını çıkarsam iyi olacak.

280 gün sürecek bir belgesel çekiliyor sanki ve senle ben başroldeyiz bebeğim düşünsene. Sonuna kadar başarılı bir çekim, pardon hamilelik, olsun inşallah.


5.Hafta (4+0, 4+1, 4+2,….4+6. günler

İçimdeki mucize..

Kan testiyle gebeliğim tespit edildi. Hemen doktorumu aradım ve ilk kontrol için en kısa sürede gelmem gerektiğini söyledi.
İlk doktor kontrolümüze gittik (bebeğim ve ben=bizJ). Şimdi sıra 7.haftayı beklemekte. Umarım o haftada bebeğimin kalp atışlarını görürüm ve içim rahatlar.
Elimi karnıma götürüp bebeğimi hissetmeye çalışıyorum devamlı. Ne garip bir his. Elimi koyduğum yerde minicik bir can var. Hala çok şaşkınım. Kendi kendime gülümsüyorum bazen. Etrafımdakilere hamile olduğumu söylemezsem beni deli sanacaklar. Karnım çıktı mı acaba? Ne zaman çıkar ki? Hemen çıksın istiyorum.
Bebeğim… İçimde büyümeğe başladın! O kadar heyecanlıyım ki. Adını 16.haftadan önce koyamıyorum ne yazık ki. Cinsiyetinin ne olduğunu merak etsem de, sağlıklı doğmanın dışında inan hiç bir isteğim yok birtanem! Ama aklımda birkaç isim var tabi, hem kız hem erkek için.
Kokulara karşı o kadar hassasım ki, en çok da sigara kokusundan tiksiniyorum. Hele benim bu kokuyu soludukça senin de soluduğunu bilmek, beni endişelendiriyor. Halsizlik ve yorgunluğum, üstüne bir de uyku halim hala devam ediyor. Bütün gün uyumak istiyorum, yüzümde koca bir gülümsemeyle hem de!
Babacığın akşam yemeklerini bizim için hazırlamaya başladı bile. Ne şanslıyız. Her bebek senin kadar şanslı değil, bunu unutma. Varlığını öğrendiğimizden beri kendimize o kadar iyi bakıyoruz ki şaşarsın! Seninle sağlıklı uzun bir ömür geçirmek istiyoruz.

Bebeğim;
Boyun bu hafta 1-2 mm civarında. Henüz bu uzunluğa ulaşmadıysan üzülme, her bebeğin gelişimi farklılık gösterebilir.
İlk gelişen organın o minicik kalbin. Artık atmaya bile başladı, henüz biz duyamıyor olsak da. Diğer organların da hızla gelişmeğe başlıyor; beyin ve omurilik dokun,  kas ve kemik  yapın ve akciğerlerin. Yüz hatların bile şekillenmeye başladı.
Seni bana bağlayan göbek kordonu da oluşmaya başlıyor. Bu kordon ile benden sana oksijen ve besin gidecek.

6.Hafta (5+0, 5+1, 5+2,….5+6. günler) 

Minik Mercimeğim...

Mide bulantılarının ve koku hassasiyetimin arttığı bir hafta yaşıyorum. Yemek kokuları, parfüm kokuları, burnuma gelen tüm kokular dengemi alt üst ediyor! Uzun süre kendime gelemiyorum. Tuzlu kraker ve yoğurt bulantımı bastırmaya birebir. Bunun yanında az az ve sık sık yemem gerekiyor. Hamilelikte hormonların (östrojen ve progesteron) salgılarında değişiklikler olduğundan mide bulantısı olması çok normalmiş.
Canım hiçbir şey yemek istemiyor diğer yandan... Sadece peynir, ekmek gibi kahvaltılıklarla besleniyorum şu dönem. Sabahları özellikle daha fazla olan bulantılarım 12.haftaya kadar da devam edecekmiş. Ama bunun iyi tarafı mide bulantılarının düşük riskini azalttığı düşünülüyormuş.
Kasık ağrılarım bazen çekilmez olabiliyor. Hemen doktorumu arayıp her şeyin normal olup olmadığını soruyorum, endişeleniyorum çünkü. Kanamam olmadığı sürece doktorum telefonda yardımcı oluyor. Ancak kanamam veya herhangi olağanüstü bir durum olursa  kontrole gelmemi isteyeceğini de her defasında söylüyor.
Bu haftalarda bebek erkek de olsa kız da olsa insanın canı limon, turşu  gibi ekşi şeyler çekebiliyormuş. Kendimi tanıyamıyorum, bir şeyler oluyor bana. Biraz depresifleştiğim de doğru. Bir bebeğe bakabilecek ve ona yetebilecek miyim acaba?
Hamilelik süresinde (eğer özel bir durum söz konusu değilse), 13-14 kg almanın ideal olduğunu söyledi doktorum (herkese göre değişir elbet bu).

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  3 mm’ye ulaştı. Artık sana minik mercimeğim diyebilirim.
Ellerin ve kolların kabaca oluşmaya başladı bile. Gözlerinin bile oluşumu başladı. Babacığın gibi mavi gözlü olacak mısın acaba? Ama koyu renk baskın olurmuş, benim gözlerim kahverengi. Sağlıklı ol da, bunlar sadece istatistikler. Kulak ve burun deliklerinin oluşumu yeni başlıyor. Pankreasın bile kabaca oluşmaya başladı bu haftada. Böbreğin, karaciğerin ve plesenta da hızla gelişiyor. Bağırsakların içerde değil dışarıda, göbek kordonunun içinde,  oluşuyor biliyor musun?  İleriki haftalarda karın boşluğuna girecek. Ne ilginç her şeyJ
Kalp atımın ve kan dolaşımın başladı. İlerleyen haftalarda kalp atışlarını dinleyebilecekmişim!

7.Hafta (6+0, 6+1, 6+2,….6+6. günler) 

Bir küçük fasülye tanesi..

Ve beklenen hafta geldi! Acaba kalp atışını dinleyebilecek miyiz bu hafta? Bazı bebeklerde -2 hafta geç de dinlenebiliyormuş, paniklememek gerekiyormuş. Eğer sağlıklı bir bebek değilse zaten varlığına devam etmezmiş. Bu dünyanın sonu değil elbet. Depresyona girmemem için uygun alt yapıyı yaptı doktorum.
Şanslıyız ki duyduk kalp atışlarını! Çok şükür. Umarım artık gebeliğin sonuna kadar her şey yolunda gider ve bu minik mucizemi kucağıma alırım.
Henüz karnım çıkmadı ama kot pantolonlarıma sığamaz oldum! Sanırım belim kalınlaştı. Ne çabuk? Cildim ise bakıma muhtaç bir görünüm aldı. Aslında o kadar iyi besleniyorum ki cildimin parlaması gerekirdi.
Kasık ağrılarım hala geçmedi. İşyerinde oturmakta bile zorlandım. Neyse ki haftasonu yaklaşıyor, biraz dinlenebilirim. Kasık ağrılarına kanama eşlik ederse mutlaka doktoru aramam gerekiyormuş.  Kabızlık da başladı hafiften, bol bol sebze ve salata (iyi yıkanmış) yiyerek çözebilirim bu sorunu.
Göğüslerim büyümeye başladı. Şimdiden eski sutyenlerim sıkmaya başladı. Daha büyük sutyenler almam gerekecek anlaşılan.
Tuvalete gitme sayım ise her geçen gün artıyor! Hem hamilelikten hem de içtiğim su miktarının artmasından kaynaklı, tuvalete gitme sayısı anlamında bir rekora koşuyor olabilirim. Annem bebeğim olduğunda sürekli uyanacağım için, vücudumun beni  buna hazırladığını söylüyor.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  9 mm imiş. Artık sana küçük fasulye tanem diyebilirimJ
Yüz karakteristiğin şekillendi. Burun ve kulakların ufacık bir delik kadar minik şimdilik. Göz çukuru da siyah bir noktacık kadar şu an.
Beynin hızla gelişiyor. Bana göre daha şimdiden dünyanın en zeki bebeğisin!
Kalbin artık sağ ve sol odacık şekline geldi, kalp atımını dinleyebiliyoruz. Duyduğum en güzel sesti bu. Bu anı hiç unutmayacağım bebeğim.
Akciğerlerin sağ ve sol akciğer olarak vücudundaki yerini aldı. Hatta yemek ve nefes borun bile artık 2 tüp halinde. Sen daha bu kadar minicikken her şeyin hızla tamamlanması nasıl bir mucize? Bağırsakların hala göbek kordonu içinde ve oluşmaya devam ediyor. İlerleyen haftalarda karnının içindeki yerini alacak.
Kolların artık görülebiliyor, dirsek ve bileklerin şekillenmeye başlıyor. Ayakların da kabaca oluştu. Parmakların ve ayak şeklin bile kabaca oluştu.

8.Hafta (7+0, 7+1, 7+2,….7+6. günler) 

Hoş geliyorsun zeytin tanem..

Kalp atışını gördükten sonra epey rahatladım ve huzura erdim. Gebeliğin sonlandırılması, boş gebelik vb yazılar okumuyorum artık. Doktor kontrollerimiz ayda 1 defa olmak üzere planlandı  (plan dışı durumlarda gitmek gerekebilir elbette). Ama eminim her şey sonuna kadar güzel gidecek.
Bu hafta tansiyonum devamlı düşüyor, yatıp dinlenirsem kendime gelebiliyorum ancak. Hamilelik hormonları yüzünden hazımsızlık ve sindirim zorlukları olabiliyormuş. Tüm hamileliğim boyunca yaşayacağım ufak sıkıntılarmış bunlar. Karnımdaki şişlik de bir başka ufak sıkıntım, ama kısa kısa yürüyüşler iyi geliyor gaz sancıma ve hazımsızlığıma.
Eski pantolonlarıma girme çabam da arttırıyor gaz sancılarımı sanırım. Artık hamile pantolonları alsam iyi olacak. Öte yandan mide bulantım hala devam ediyor. İlk 12 hafta kilo almayabilirsin demişti doktorum, şu ana kadar da almadım zaten. Kilo kaybetsem bile bu durum normalmiş. Her şeyi yiyemesem de bebeğim sağlıklı besleniyormuş bu dönemde, korkmamı söyledi doktorum.
Yemek yemeği sevmediğim bir haftadayım. Yaşamak için yiyorum desem yeridir. Sahi ne zaman bitecek bu mide bulantıları? Midemde ekşimeler de başladı. Sadece lapa kıvamında bir şeyler yemek istiyor canım patates haşlama, pirinç pilavı ve ekmek gibi. Tabi kabızlığa da davetiye çıkarıyor bu tip bir beslenme şekli.
Hala sık sık idrara çıkıyorum. İdrarımı yaparken yanma varsa hemen doktoruma danışmalıymışım. En ufacık bir anormallik olduğunda, hemen doktorumu arıyorum. Sanki hamilelik koçum old.  Bir mucizeye birlikte tanıklık ediyoruz, gittikçe arkadaş gibi oluyoruz zaten.
Baş ağrısı başladı bu haftada. Öyle dayanılmaz oluyor ki bazen. Yine doktorumu arayıp danıştım. Hamileyken kullanabileceğim bir ilaç verdi. Hamileliğim süresince (hatta emzirme döneminde de) ASLA doktora danışmadan ilaç kullanmamalıymışım.
Memelerdeki hassasiyet hala devam ediyor. Sanki biraz da büyüdüler, bundan hiç şikayetçi değilim ne yalan söyleyeyim.
Cinsel ilişki konusunda eşimle benim herhangi bir kısıtımız yok. Bazı hamilelerde kısıtlama veya yasaklama olabiliyormuş. Doktora sormak lazım. Bu tür konuları doktora sormaktan çekinmemek gerekir.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  11 mm’ye ulaştı. Artık bir zeytin tanesi kadarsın miniğim, bu kadar ufak olduğuna inanamıyorum!  Ağırlığın ise nerdeyse 1 gram!
Baban seni ultrasonda gördüğünde ‘koca kafalı’ olduğunu söylemişti. Gerçekten doğruymuş. Bu haftalarda kafan vücuduna göre epey büyük oluyormuş. Bunun sebebi ise beyninin hızla büyümesi imiş.
O yufka yüreğin, yani kalbin, 4 odacık halini aldı ve kan dolaşımın başladı bile tatlım.
Gözlerin, kulakların, burnun ve hatta kulak kepçelerin dahi oluştu. Baban benim gibi kepçe kulaklı olursan, çok sempatik (?) olacağını düşünüyor. Diğer yandan kıkırdak ve kemik yapın oluşmaya devam ediyor. Kas kasılmaların ise bu hafta başladı, kendince hareket ediyorsun ama bunu hissetme olasılığım henüz çok düşük. Kolların uzamaya başladı. Ellerinin oluşumu başladı, parmaklarının taslağı hazır.
Kız mı yoksa erkek misin bebeğim? Hala bilemiyoruz. Aslında yumurtalık ve testisler oluşmaya başladı bile ama biz göremiyoruz. Sağlıklı olman ilk dileğimiz elbette.
Bağırsakların hala göbek kordonunun içinde. Yakın zamanda karnının içindeki yerini alacak.

9.Hafta (8+0, 8+1, 8+2,….8+6. günler) 

Parmak bebek..

Minicik bir bebeksin artık! Parmak bebek diyebiliriz sanaJ  Bu mucizeye her gün daha fazla şaşırıyorum. Kendime güvenim arttı desem yeridir. Meğer ne kadar özel ve değerliymişim ben! J Hamile olmak ve bir bebeğin içimde büyümesi ne muhteşem bir şey.
İşin muhteşemliğinin yanında; sabah uyandığımda mide bulantım o kadar çok oluyor ki anlatamam. Mutfağa hiç giresim gelmiyor. Ama kahvaltısız da güne başlayamam sen içindeyken bebeğim. Zorla da olsa kahvaltı yapmaya çalışıyorum.
Evde olduğum sabahlar öğlene kadar uyuyasım geliyor ne yalan söyleyeyim.  Gebelik hormonlarından mı huzurdan mı bilemedim. Ama seni bu kadar uzun süre aç bırakamayacağım için babana bizi uyandırma talimatı veriyorum. En geç 9:30’da uyanıp kahvaltımı yapıyor ve tekrar yatıyorum.
Bu haftada az da olsa kanama olabiliyormuş. Paniklemeyip hemen doktoru aramak gerekiyormuş. Ultrasanografi ile bebeğin doktor tarafından kontrolü gerekebiliyormuş.
Sık idrara çıkma durumum devam ediyor. Bir yerde uzun süre oturmam veya deliksiz uyumam mümkün değil. Halsizlik ve baş ağrısı da oluyor hala. Doktoruma danışmadan hiçbir ağrı kesici vs kullanmıyorum. Hamileliğim süresince (hatta emzirme döneminde de) ASLA doktora danışmadan ilaç kullanmamalıymışım.
Midede ekşime ve yanma oluyor. Gece uyandıran cinsten mide kazıntıları da bonusu.
Ve gebelik hormonlarının etkisiyle, bu günlerde genel bir sinirlilik hali yaşıyorum . Saçımı kestirdim bugün, istediğimden çok daha kısa oldu diye 1 tam güm ağlayan ben olamam değil mi?!  Eşim ‘kökü sende ne de olsa üzülme’ dedikçe hıçkırıklarımın artması da cabası! Belgeselin bu kısmında çekime 10 dakika ara verelim!
İlk 3 ayda bu ve benzeri şekillerde ruh halindeki dalgalanmalar bazı gebeleri depresyona itebiliyormuş ne yazık ki. Umarım benim gibi tüm anneler bebeklerini düşünerek bu olumsuz havadan sıyrılıp, yeni bir bebeğin onlar için yeni bir umut olacağını hep hatırlarlar.
Beslenmeme ilk günkü gibi özen göstermeye devam ediyorum. İlk haftalara nazaran daha rahat yemek yiyebiliyorum diyebilirim. Abur cubur (cips, kuruyemiş vb), aşırı yağlı yiyecekler (kızartmalar), sakatat (ciğer hariç) yemiyorum.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  24 mm’ye ulaştı. Ağırlığın ise tam 2 katına çıktı! Artık 2 gram civarındasın.
Parmak bebek diyorum sana çünkü ana organlarının hepsi artık var. Üstelik kas sistemin, sinir sistemin bile oluştu. Artık hareket bile edebiliyorsun. Benim henüz hissetmem çok zor tabi. Ancak 20.hafta dolaylarında hissedebilirmişim seni bitanem.
Ellerini artık hareket ettirebiliyor ve vücudunda gezdirebiliyorsun. Parmakların da artık seçilebiliyor. Kulak kepçelerin gelişti, artık rahatça görülebiliyor.
Testis ve yumurtalıklar hızla şekilleniyor ama cinsiyetini hala öğrenme şansımız yok. 16. haftaya kadar beklemeliyiz.
Göz kapaklarının şekillenmesi başladı. Göğüs kafesin uzadı ve güçlenmeğe devam ediyor.

10.Hafta (9+0, 9+1, 9+2,….9+6. günler) 

Mini minnacık bir insan..

Gebeliğin rahat geçtiği haftalara henüz gelmedik sanırımJ Zira her sabah hala şiddetli mide bulantım, halsizliğim, zaman zaman baş ağrılarım devam ediyor. Bunun yanı sıra hamile kaldığımdan beri devam eden kabızlık problemim, hazımsızlık ve gaz sancılarım bana eşlik etmeğe devam ediyor. Memelerde hassasiyet ve dolgunluk da devam.
Kabızlığı bol sebze ve salata (iyi yıkanmış) yiyerek atlatabileceğimi biliyorum, hazımsızlık içinse bana iyi gelen kısa yürüyüşler. Epey rahatlıyorum.
Midemdeki ekşime ve yanmalar devam ediyor. Doktorum dayanılmaz olduğunda alabileceğim ilaçları yazdı. Hamileyken kullanılabilen ilaçlar da olsa, çok mecbur kalmadıkça almak istemiyorum.
Hassasiyetim ve alınganlığım devam ediyor. Markete gidip aradığım şeyi bulamadığımda bile gözlerim dolu dolu oluyor. Şaka gibi ama gerçek.
Kalsiyum ihtiyacım hamilelikte özellikle bu evrelerde maksimuma çıkıyor. Normalde almam gereken miktarın 2 katını almalıymışım. Süt, yoğurt, peynir, brokoli, bezelye, ıspanak, bamya, milkshake, soya fasulyesi, fasulye, bakla, barbunya, nohut, mercimek, fındık, susam, taze badem, ceviz, sardalye balığı kalsiyum içeren besinler. Çok kilo almamak için sütün ve yoğurdun light olanını seçmek tamamen kişinin tercihine kalmış. Ben süt ve yoğurttaki yağı kısmak yerine yemeklere az yağ koymayı ve tatlılardan uzak durmayı tercih ederim şahsen.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  29 mm’ye ulaştı. Ağırlığın ise tam 2 katına çıktı! Artık 4 gram civarındasın.
Bu haftaya kadar embriyo idin, artık fetus oldun. Ana organlarının gelişimi hızla büyümeye ve gelişmeğe devam ediyor. Artık tam bir insana benziyorsun, hem de mini minnacık bir insana.
Kafan hala vücuduna göre çok büyük. Beynin en hızlı gelişen organın olduğu için bir süre daha bu şekilde olacak.
Bu hafta dış genital bölge oluşmaya başladı. Parmakların ve hatta topukların gelişti bile. Dış kulağın gelişimi bile tamamlandı.
Göz kapaklarının kabaca gelişimi geçen hafta oluşmaya başlamıştı. Göz kapakların oluştu ancak henüz yapışık. Gözünün iris tabakası oluşmaya başladı.

 11.Hafta (10+0, 10+1, 10+2,….10+6. günler) 

Seni hissetmek..

Artık uyurken pozisyon almak iyice zorlaştı. Bel ve sırt ağrılarım rahat bir uyku çekmeme engel oluyor. Sık sık idrara çıkarak zaten uykum bölünüyordu şimdi bir de hem bel ve sırt ağrılarım hem de bacak kramplarım başladı.
Yaşadığım her ağrı, sızı bir sonraki hafta ya yok oluyor ya da şekil değiştirerek devam ediyor. Özellikle de bacak kramplarının başladığından haberdar etmek gerekiyor doktoru. Ona göre besin veya ilaç takviyesi önerebilir. Bel ve sırt ağrıları içinse rahat ayakkabılar giymek ve mümkünse iş yerinde, arabada veya serviste ayakları uzatıp oturmakta fayda var  ve uzun süre aynı pozisyonda kalmamak da gerekiyor. 15-20 dakikada bir (gün içinde tabi ki) evde veya işyerinde bir tur yürüyüp tekrar iş başına oturmak gerekiyor.
Gebelik hormonları sebebiyle, önceki haftalarda ara ara kendini gösteren baş ağrılarım bu hafta artabilirmiş. Doktoruma bununla baş etme yolları konusunda danışmalıyım. Doktorunuzun bilgisi olmadan ASLA ilaç kullanmayın!
Sabah bulantılarım hala devam ediyor. Ama 12. Haftadan sonra epey azalacak, belki de tamamen bitecek. 1 hafta kaldı. Midede ekşime, gece yaşanan mide kazıntıları, kabızlık, halsizlik ve uyku hali, sinirlilik, memelerde hassasiyet ise devam ediyor.
Gebeliğin başından beri devam eden akıntım (şeffaf ve kokusuz, az miktarlı) herhangi bir probleme işaret etmiyormuş. Ancak kokusunda veya renginde veya miktarında bir değişiklik, bir artış olursa mutlaka doktoruma bilgi vermem gerekiyormuş.
Hamileliğimin başından beri günde mutlaka 2 litre su içiyorum. Çorba vs yemeklerle aldığım su da cabası. Hamilelik süresince protein ihtiyacı fazlasıyla artığından, protein içeren gıdalar tüketmem gerekiyormuş; balık, yumurta, mercimek, soya, yoğurt, kaşar peyniri,  kuru baklagiller, et, balık gibi..

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  45 mm’ye ulaştı. Ağırlığın ise tam 2 katına çıktı! Artık 8 gram civarındasın.
Seni dokunarak hissedeceğim günleri yaşamak için can atıyorum!
Tüm organlarının oluşumu tamamlandı hatta kısmi de olsa çalışmaya başladı bile. Hızla büyüdüğün bir döneme girdik. Karaciğerin, akciğerin, bağırsakların, beynin ve böbreklerin bu hafta çalışmaya başladı!
Dış genital organların belirginleşti ancak hala bir tahmin yapmak oldukça güçmüş. Biraz daha bekleyeceğiz, 16. haftaya pek bir şey kalmadı. Acaba kızım mı yoksa oğlum mu olacak?
Birleşik olan parmakların artık birbirinden ayrılıyor. Saç ve tırnaklarının bu kadar erken  oluşmaya başladığına inanması bile çok güç.
Göbek kordonu içinde büyüyen bağırsakların karın boşluğuna doğru ilerlemeye başladı. Her şey ne kadar hızlı ilerliyor. Her geçen gün şaşkınlığım artıyor.


12.Hafta (11+0, 11+1, 11+2,….11+6. günler) 

Ve ilk 3 ayımız bitti..

Bu haftanın bitmesiyle birinci trimester (ilk 3 ay) biter. İlk 3 ayı atlatmak beni iyice rahatlattı. Çünkü en fazla düşük ilk 3 ayda oluyormuş.
Sabah bulantılarım azaldı, ender olarak baş ağrım olabiliyor, kabızlık ve midede yanmalarım ise eskisi gibi değil. Çok daha rahatım artık. Memelerde hassasiyet ise devam ediyor.
Karnım hala belirgin değil. Hemen büyüsün istiyorum. Kocaman karnıyla, nerdeyse doğurmak üzere olan,  anneler görüyorum. Bu kadar büyük karnım olsa dışarı çıkmaya korkardım herhalde diye içimden geçiriyorum.
Hamileliği süresince saçlarını kestirmeyen arkadaşlarım var, kestirmeli miyim kestirmemeli miyim? Bilemedim. Saçlarımla uğraşacak vaktim az olduğundan sanırım oyumu kestirmekten yana kullanacağım.
Beslenmeme dikkat ediyorum hala elbette; sebze, salata ve meyve öğünlerimin vazgeçilmezleri arasında. Tabi salatamı dışarıdan istemek yerine, evden getirmeyi tercih ediyorum. Hamilelik süresinde bağışıklık sistemim zayıflayacağından riskleri minimuma indirmeye çalışıyorum.
Bu haftalarda 11-14.haftalar arasında ikili tarama testi yaptırmam gerekiyormuş.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  55  mm’ye ulaştı. Ağırlığın ise tam 2 katına çıktı! Artık 16 gram civarındasın.
Her geçen gün içimde büyüyorsun. Sana kavuşmak ne mucizevi bir şey olacak. Sanki sadece hayal kuruyor gibiyim.
Artık amniyo sıvısını yutuyor, hazmediyor ve atıyorsun. Suyun içinde yaşamak nasıl bir şey kimbilir.
Ellerinin gelişimi tamamlandı, parmakların birbirinden ayrıldı ve tırnakların uzamaya başladı. Yüz karakteristiğin netleşti, kime benzediğin artık belli. Göz kapakların artık yapışık halde değil, gözlerini açıp kapatabiliyorsun.
Karaciğer ve pankreasın fonksiyonları başladı. Kan şekerini ayarlayan insülin salgısı bile başladı. Beyninde yer alan ve hormon üretim merkezi olan hipofiz bezinden büyüme hormonu, süt hormonu, troidi uyaran hormon salgılanmaya başladı.
Saçların ve tırnakların hızla uzuyor. Ses tellerin bile oluşuyor bu haftada!

13.Hafta (12+0, 12+1, 12+2,….12+6. günler) 

Ses ver miniğim..

Bulantılarım artık hiç kalmadı diyebilirim (bazı hamilelerde hala yoğun olarak devam edebiliyormuş). Bence zor günleri atlattık. Ama adını bile duymaya tahammül edemeyip, hayatımdan çıkardığım 1-2 besin var. Hamileliğim bitince, tekrar yiyebilecek miyim bunları çok merak ediyorum. Her hamilenin tiksindiği bir besin mutlaka olurmuş hamilelikte. Ne enteresan.
Evimin veya işimin yakınlarında bir doğum öncesi kurs araştırıyorum,  hem hamilelik süreci hem doğum hem de bebek bakımı konusunda bilgiler içeren birçok kurs varmış. Çoğu özel hastanede mevcutmuş artık bu tür eğitimler.
Baş ağrım ilk haftalara nazaran oldukça azaldı diyebilirim. Kabızlık, hazımsızlık sorunlarım da gitgide azalıyor. Sinirlilik halim de ilk haftalara nazaran gayet minimum düzeyde. Kaprislerim, surat asmalarım ve hatta hıçkırıklarla ağlamalarım da nerdeyse hiç kalmadı.
Karın, meme ve bacaklarda oluşabilecek çatlaklar için önlem alma zamanım geldi. Doktorum 12. haftadan itibaren karın çatlakları için krem kullanabileceğimi söyledi. Çatlaklar sadece karında olmadığı gibi bel, baldır bölgesi, memelerde hatta kollarda dahi olabiliyormuş. Kremin yanı sıra çok fazla kilo almaktan sakınmam lazım. Vücudumun her tarafıma her gün krem sürmem imkansız diğer yandan.
Beslenmeme dikkat etmeye devam ediyorum. Bu haftalarda demir alımını arttırmamda fayda varmış; kırmızı et, karaciğer, ton balığı gibi et ürünleri ve üzüm demir bakımından zengin besinlermiş.
Doktorumun verdiği multi vitamin hapını almaya devam ediyorum. Hamileliğim ve hatta emzirdiğim sürece kullanmaya devam edecekmişim.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  6 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık 24 gram civarında.
Yüzün artık tam bir insan yüzü görüntüsünü aldı; gözler, kulaklar, burnun hepsi olması gerektiği yerde. Ses tellerinin bile gelişimi tamam. Ağlasan sesini duyar mıyım acaba? Kolların ve bacakların daha da uzadı, artık rahatlıkla hareket ettirebiliyorsun.
Dışarda gelişen bağırsakların, bu hafta karın boşluğuna yerleşti. Plasenta benden sana besin ve oksijen aktarımını yapmaya devam ediyor. Amniotik sıvıyı akciğerlerin ile alıp vermeğe de başladın.

14.Hafta (13+0, 13+1, 13+2,….13+6. günler)

Uyuyayım ve büyüyeyim (?)

Kilo almaya başladım. Eski pantolonlarıma girmem mümkün olmuyor zaten. Yeni aldıklarım ise genişletilebilir olduğundan (belin sağ ve solundaki lastiklerle) uzun süre beni idare edeceğe benziyor neyse ki.
Sen değil de önce ben uyuyup büyümeliyim sanırım. Çünkü öğle bir uyku bastırıyor ki bu aralar bana! Nerede olursam olayım hemen bir yere kıvrılıp uyuyasım geliyor. İnşallah geçicidir zira iş güç beni bekler. Daha doğum iznine ayrılmama çok var, sallanıp bir kendime gelmeliyim.
Çoğu kişi tarafından henüz farkedilmese de bana göre kocaman bir karnım var! Hamileliğimi bilenlerin söylediğine göre de yüzüme bir ışıltı gelmiş. Hamilelik bazı hamileleri güzelleştirip, bazılarınınsa cildini bozup, onları çirkinleştirebiliyormuş. Ama eminim her hamile kendini çok güzel ve özel hissediyordur benim gibi.
Memelerdeki hassasiyetim gittikçe artıyor. Yüzüstü yatmam (zaten) mümkün değil ama şimdiden özledim bu şekilde uyumayı.  Karnımın altına koyup, rahat uyuyabilmem için ufak bir hamile yastığı aldım. Bu beni oldukça rahatlattı. Memelerimden sarımsı bir süt geldi bugün. Doktorum bunun sütün en kıymetli hali olan kolostrum olduğunu söyledi. Sen doğduğunda da ilk olarak bunu emecekmişsin bitanem.
Çatlaklar için aldığım kremimi kullanmaya başladım. Karnımın ortasında, belimde, göyüşlerimde ve baldırlarımda olabileceğinden korktuğum çatlaklar için, bu bölgelere günde 1 kez sürüyorum. Buna ek olarak her banyoda (banyodan çıkmak üzereyken, vücudum daha ıslakken) saf zeytinyağı sürüyorum. Çünkü farkettim ki vücudum gittikçe kuruyor. Günde 2 lt su içmeme ve az tuzlu yemekler yememe rağmen.
Beslenmeme dikkat etmeye devam ediyorum. Öğlen öğünlerimde et tüketmeye özen gösteriyorum (zor hazmedildiği için öğlen tercih ediyorum), akşam öğünlerimi ise daha hafif zeytinyağlılarla geçirmeğe çalışıyorum. Her tür çorba, hamileliğimle birlikte hayatıma giren bir renk oldu. Çorbasız bir öğün düşünemez oldum. Akşam yemeğinden sonra canım tatlı çekmeye başladı. Kilo almaya başlıyoruz demektir bu! Daha çok meyvelerle geçiştirmeğe çalışacağım bu isteğimi.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  8,5  cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık 43 gram civarında.
Dünyada bir eşi daha olmayan parmak izin, oluştu bile! Kemik yapın sertleşti ve şekillendi. Derin hala çok ince ve şeffaf. Üzerinde küçük tüycükler var. Troid bezlerin çalışmaya başladı ve hormon üretimi başladı.
Henüz cinsiyetini biz bilmesek de, erkeksen prostat gelişimin başladı, kızsan yumurtalıkların karın boşluğundaki yerini aldı bile.  
Amniotik sıvı içinde konforlu bir hayatın var. Artık çok hızlı hareket edebiliyorsun. Amniotik sıvı 3 saatte bir kendini yeniliyor. Ne mükemmel bir sistem bu!

15.Hafta (14+0, 14+1, 14+2,….14+6. günler) 

Minik bir kelebek..

Nedir benim bu bitmek bilmeyen uyku hallerim anlayamıyorum. Gün içinde ve hatta akşam yemekten sonra derin bir uyku moduna giriyorum. Sonum hayır olsun. Yiyip, içmek ve üstüne uyumak kilolara davetiye çıkarıyor tabi.
Karnım gitgide belirginleşiyor yuppi! Doğum eğitiminde gördüğüm kadarıyla (hepimiz hemen hemen aynı haftalardayız) bazılarımızın karnı kocaman, bazılarımızın ise (benimki gibi) minyon bir karnı var. Vücut yapısına göre değişebiliyor demek ki. İkinci hamileliklerde karın zaten hemen büyüyüveriyormuş! Ne güzel.
Gelecek hafta artık cinsiyetini öğreneceğiz! O kadar heyecanlıyım ki. Eğer kız isen pembe, erkeksen mavi bir şey alacağım öğrendiğim gün. Adak yaptım kendimce.
Hala sık sık idrara çıkıyorum, evde ve işte en çok vakit geçirdiğim yerlerden biri tuvaletler. İşyerindeki tuvaletlerde diğer bölüm arkadaşlarıma rastlayıp, ufak 1-2 hamilelik tiyosu almak da fena olmuyor hani. Hem de kısa bir yürüyüş olmuş oluyor benim için.
Seni hissettim gibi oldu bugün! Sanki karnımda minik bir kelebek vardı ve uçmaya çalışıyordu. Eğer doğruysa, ilk hareketlerindi bunlar! O kadar heyecanlandım ki. 20. haftada , doğru şeyi hissedip hissetmediğimi anlayacağım. Çünkü asıl o haftada hissedilebiliyormuş.
Mide yanmalarım ara ara devam ediyor. Sık sık ve küçük porsiyonlar şeklinde beslenmeye devam ediyorum. Kabızlığım da arada tekrarlasa da salata ve yeşil sebze yediğim anda eski düzenime kavuşuyorum neyse ki.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  10  cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 70 gram! Hızla büyüyorsun miniğim.
Derin hala çok ince ve şeffaf. Üzerindeki ince tüycükler de gittikçe artıyor. Ellerin, parmakların oluştu. Artık koca kafalılıktan çıkıyorsun, vücudun da hızla gelişiyor. Daha orantılı oldu vücudunun. Ayaklarının uzaması da hızlandı.
Saçların uzamaya başladı. Annenin mide yanması çok olursa bebek saçlı doğarmış dedi annem. Batıl inanç mı bilimsel bir tarafı var mı bilemiyorum ama bu aralar midemin çok yandığını biliyorum.  Saçlarına ek olarak kaşların hatta kirpiklerin de çıkmaya başladı.
Bizi hala duymuyormuşsun, ama ben sana kitap okumaya çoktan başladım.

16.Hafta (15+0, 15+1, 15+2,….15+6. günler) 

Kız mısın erkek mi?

Bu hafta 3’lü testimizi (15.-18. gebelik haftasında yapılıyor) yaptıracağız. Ultrason ile sana bakacak doktorumuz.
Doymak bilmediğim zamanlara geldik. Her şeyi yiyesim var bu aralar. Bu gidişle tahminimden çok kilo alacağım. Etrafımdaki herkes ‘amaan boşver ye gitsin’ dese de, ya fazla kilo alımım doğumumu zorlaştırır veya bebek için bir risk oluşturursa diye endişeliyim. Tutabildiğim kadar tutmalıyım kendimi. Son aylar zaten tutamayacağım kendimi, bari bu erken haftalarda biraz dikkat edeyim istiyorum.
Cinsiyetin bu haftanın sonunda belli olacak minik bebeğim. Yüzümün ay gibi parladığını düşünenler veya karnımın sivri olduğunu görenler erkek olacağını söylüyor. Çokça tatlı tüketmem de erkek bebeğe işaretmiş. Bazısı da artık çirkinleştiğimi mi düşünüyor nedir ‘kız bu bebek kesin’ deyiveriyor hemen. Benim tahminimse her gün değişiyor. Bazen kızım olacak diyorum, bazen erkek hissediyorum. Ruh halim gibi karma karışıklaşıyorum bazen. En önemlisi sağlıklı bir bebek olman elbette ki.
Beslenmeme dikkat ediyorum hala, tabi işyerinde çıkan yemekler bazen çok da sağlıklı gelmiyor bana. Arada evden yemek götürüyorum ofise. Zeytinyağlılar veya salatalar gibi. Bilmediğim, güvenmediğim yerlerde ise asla yemek yemiyorum.
Musluk suyu kullanmıyoruz evde, kullanacak olursak da iyice kaynatıyoruz. İşyerinin yemekhanesinde çıkan yemeklerde de umarım iyi kaynatılmış musluk suyu kullanılıyordur. Musluk suyundaki bakteriler ve ağır metaller bebeğime zarar verebilirmiş.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  11  cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 100 gram! Hızla büyüyorsun kuzum.
Artık cinsiyetini öğrenmek mümkün. Ve içime doğan şeyi duydum doktorumdan; erkek! Bir erkek bebeğim olacakHoş geliyorsun canım oğlum!
Artık seni hissediyorum. Kanat çırpması gibi ufacık ve  çok narin hareket  ediyorsun . Göz kırpmaya da başladın. Her şey nasıl bir düzen içinde ilerliyor. Her geçen gün şaşkınlığım artıyor. Üstelik kafanı dik tutabiliyorsun artık. Omiriliğin gelişimi açısından önemli bir dönüm noktası bu.
Cilt altında yağ deponlanmaya başlıyor. Ayak parmaklarının tırnakları şekilleniyor, el tırnakların uzamaya başlamıştı bile. Emmeyi biliyorsun artık, hatta ultrasonda baş parmağını emiyordum gördüm.
Kalbin benim kalp atım hızımın nerdeyse 2 katı daha hızlı atıyor. Aceleci bir saat gibi; tıktıktıktık. Kalbin minicik ama günde 10 litreden fazla kan pompalayabiliyor. İnanılmaz!

17.Hafta (16+0, 16+1, 16+2,….16+6. günler) 

Minik oğlum..

Artık bebeğimle konuşurken ona ‘oğlum!’ diyorum. Oh be rahatladım. Yok kızdır, yok erkektir derken amma meşgul ediyormuş kafamı bu mevzu. Her şeyden önce elbette sağlıklı olsun.
Henüz alışveriş yapmaya başlamadım ama bir mağazaya girdiğimde artık hangi tarafa bakacağımı biliyorum en azından.
Diğer yandan rahat bir uyku çekmek artık hayal oldu diyebilirim. Hangi tarafa dönersem döneyim bir türlü doğru pozisyonu bulamıyorum. Doktorum en rahat pozisyonun sol yan taraf olduğunu söyledi, çünkü rahmin kan dolaşımının büyük kısmı sol rahim damarından sağlanıyormuş.
Uyurken bazen küçük bir minderle karnımın altına destek yapıyorum, bazen bacaklarımın arasına yumuşak bir minder alıyorum. Şanslıysam birkaç saat deliksiz uyuyabiliyorum. Yatmadan önce ılık bir süt içmenin uykumu getirdiğini söyleyebilirim.
Çirkinleşmem de çabası. Tenim koyulaştı sanki. Bu haftalarda gebelerde ‘gebelik maskesi’ denilen üst dudak, burun, yanak ve alnı kaplayan lekelenme olabiliyormuş. Neyse ki doğum sonrasında geçiyormuş. Hamilelik insana kendini mükemmel hissettiriyor. Her hamile için geçerli mi acaba? Ne giysem yakışıyor, saçımı nasıl yapsam hoş oluyor bana göre. Umarım her gebe mutlu bir hamilelik geçirir. Annenin ruh hali, bebeğe o kadar yansıyordur ki.
Yediğim gıdalarla alakalı olduğunu düşündüğüm gaz problemim devam ediyor. Kısa yürüyüşler iyi geliyor. Kabızlığım ise her gün salata ve/veya yeşil sebze, artı günde 2 porsiyon meyve tükettiğim için oldukça hafifledi. Günde en az 8 bardak su içiyor olmamın da bunda katkısı büyük. Mide ekşimesi sorunum da nadiren oluyor artık.
Karın, bel, göğüs çatlakları için çatlak önleyici kremimi sürmeye devam ediyorum.
Her gün düzenli yaptığım kısa yürüyüş aktiviteme devam ediyorum. Hamileliğimin başından beri hiç aksatmadım diyebilirim. Hem spor yapmış oluyoruz hem de temiz hava almış oluyoruz bebeğimle beraber. Spor salonuna gidip yürümektense bunu tercih ediyorum.
Ve bu hafta nihayet yoga’ya başlıyorum! Yaşasın. Normal doğumu kolaylaştıracağını ve her şeyden önce huzurlu, sağlıklı bir hamilelik geçirmemi sağlayacağından eminim. Rahat bir hamile eşofmanı veya hamile taytı alsam iyi olacak. Yogaya başlamanın diğer bir güzel yanı da benim gibi hamile hanımlarla tanışacak olmam. Umarım doğum sonrası da devam edecek, uzun soluklu arkadaşlıklar edinirim.
Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  12 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 140 gram! Hızla büyüyorsun oğlum.
Her bebek kendine göre bir gelişim hızı sergiliyor. Kimisi 1-2 hafta geriden, kimisi 1-2 hafta önden giderek bir şekilde anne karnında büyüyor. Eğer herhangi bir sağlık problemi yoksa, bu tür detaylara can sıkıp bebeğin de canını sıkmanın hiç alemi yok.
Her ay seni görmek için can atıyor ve doktorumuza koşarak gidiyoruz adeta. Ama nedense sen yüzünü zarla zorla gösteriyorsun. Acaba utangaç bir çocuk mu olacaksın. Artık tam bir insana benziyorsun, minicik bir insan... Parmak çocuk desek daha doğru olur. Yüzünü göstersen kime benzediğini de çıkaracağız ama henüz yüzünü net görmek kısmet olmadı.
Vücudunda yağ depolanıyor. Doğduğunda kilonun %70i yağ dokusundan oluşacakmış. Gözlerin gitgide hareketleniyor. Göbek kordonun artık daha kalın. Kıkırdakların artık kemik dokusuna dönüşüyor. Kilo artış hızın da gittikçe artıyor.
Senşn gibi erkek bebeklerde prostat neredeyse  tamamen oluşmuş. Bağırsaklarında dışkı yapımı bile başlamış.
Verdiğin kıpırdanmalardan yogayı senin de sevdiğin sonucuna vardım. Umarım ilk derste seni çok yormamışımdır kuzucumJ.


18.Hafta (17+0, 17+1, 17+2,….17+6. günler) 

Mini minicik kuş..

Bu sabah, ki henüz yataktan kalkmamıştım bile, bir tekmeyle uyandım!  Oğlum bugün bir tekmeyle ‘ben acıktım!’ dedi bana. Nasıl bir heyecandı yaşadığım anlatamam. İnşallah her gün tekmeler beni. Bu duygu anlatılmaz, yaşanır.
Bir baba değil de anne olduğuma bir kez daha sevindim! Bu muhteşem hamilelik sürecini bir arada ama sürecin içinde olmadan yaşıyor olmaları ne büyük kayıp. Elimi uzun süre karnımda gezdirdim, bir kez daha beni tekmelesin diye ama sanırım bugünlük bu kadar yeter diye düşündü.
Eski kıyafetlerimin hiçbirine giremiyorum. Üstlerden yana pek sorunum yok, hamile olunca her şey yakışıyor insana. Belim gittikçe kalınlaştığından, eski pantolon ve eteklerim ise çoktan rafa kalktı.
Cildimse her geçen gün kötüleşiyor bana göre, lekelenmelerim arttı. İnce damarlarım bile belirginleşti. Ama herkes her geçen gün güzelleştiğimi söylüyor. Ne hoş.
Hala bol su içiyorum, bu hem bebeğimin hem de benim sağlığım için çok önemli. Kabızlık problemime iyi gelmesi de avantaj. Bu kadar su içmeme rağmen, cildim hala oldukça kuru. Hatta bazen pul pul dökülüyor. Doktoruma danıştım zeytinyağı, badem yağı, bebek yağı gibi yağları banyo sonrası tüm vücuduma uygulayabileceğimi söyledi. Karın çatlakları için kremimi de ayrıca sürüyorum.
Yogaya haftada 1 gitmeğe devam ediyoruz. O kadar yoruluyor ve sonrasında o kadar çok acıkıyorum ki! Aslında kendimi hiç yormayacak türden hareketler yapıyorum ama artık iki canlıyım. Ben yorulmasam da minik kuşum yoruluyor sanırım.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  14 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 185 gram! Minicik kuşum gitgide büyüyor.
Kalbinin içi ultrasonla görülüyor, hatta kan dolaşımın mavi ve kırmızı renkte izlenebiliyor. Ve kalbinin gelişimi hızla devam ediyor. Kol ve bacakların gittikçe uzuyor miniğim. Plasenta da hızla gelişiyor.
Ses tellerinin gelişimi tamamlandı bile! Ağlasan seni duyabilir miyim acaba? Tüm vücudun verniks (beyaz yağlı bir madde) ile kaplanmaya başlandı. Doğduğunda seni bembeyaz görecek olmamız bundan. Koruyucu bir madde bu.
Canın (?) o kadar çok tatlı istiyor ki artık bebeğim. Tamam  itiraf ediyorum; canı isteyen sen değil, benim!

19.Hafta (18+0, 18+1, 18+2,….18+6. günler) 

Bana bir masal anlat anne..

Kendimi gittikçe daha da yorgun hissediyorum. Yoga dersimizi zar zor gidiyorum bu sıralar. Hem yorgun hem de halsizim. Ama düzenli yürüyüşlerime  devam ediyorum, ilk günlere nazaran çok daha kısa da olsa.
Midem gittikçe hassaslaşmaya başladı. Doktorum bu haftalarda reflü görüldüğünü söyledi. Az miktarda ve sık sık yemek bu sorunun ilacı. Baharatlı, yağlı ve ağır yemekler yemekten de kaçınmak şart.
Her gece yatmadan önce sade sütümü içmeğe özen gösteriyorum. Gün içinde yemeklerimle birlikte mutlaka yoğurt veya ayran, günde en az 1 öğün de salata yemeğe dikkat ediyorum. Aralarda da 2 porsiyon meyvemi mutlaka yiyorum. Çantama attığım bir elma her zaman kurtarıcım oluyor.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  14 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 240 gram! Minicik kuşum gitgide büyüyor.
Artık bizi duyabiliyorsun! Sana ninni söylemenin, masal anlatmanın vakti işte şimdi geldi. Biz çoktan başlamıştık bile. Ne mucizevi bir şey bizi duyabiliyor olman. Biliyorum ki sesimi duymak sana her zaman ninni gibi gelecek.
Gece uyuyup, gündüz uyanık kalma şeklinde, ters de olsa,  bir uyku düzenin oluşmaya başlıyor. Böbreklerin idrar üretmeye başladı. Dış genital organlar hızla tamamlanıyor hem erkek hem kız bebekler için.
Saçların bu haftadan sonra hızla uzamaya başlıyor. Uzun süren mide bulantılarım senin çok saçlı olacağını gösteriyormuş, öyle diyor herkes. Bakalım…

20.Hafta (19+0, 19+1, 19+2,….19+6. günler) 

Yolun yarısı..

Sana kavuşmama sadece 20 hafta kaldı bitanem! Bu muhteşem hamilelik bitecek diye üzülsem mi? Hayır, sana biran evvel kavuşmayı tercih ederim her şekilde sanırım.
Hamileliğin keyifli dönemlerini yaşıyorum bir süredir. İş sonrası arkadaşlarla sohbetler, aile yemekleri, sinema, fırsat bulursak opera ve tiyatro derken hiç olmadığım kadar faal günler yaşıyorum. Geçen haftalarda yaşadığım halsizlik, yorgunluk da kalmadı anlaşıldığı üzere.
Sinema gibi yüksek sesin olduğu yerlere gitmek bundan sonra imkansızlaşacak onu anladım. Geçen hafta tecrübe ettiğim üzere,  yüksek ses düzeyi seni o kadar rahatsız etti ki filmin ikinci yarısına bile kalamadan çıkmak zorunda kaldık! Olsun, devamını evde izlemek kısmetmiş.
Diğer yandan karnım artık baya büyüdü.  Her gören hamile olduğumu anlıyor lakin ‘ikiz mi?’ bile diyen var, biraz iri duruyormuşum. Haliyle göbek deliğim de çıktı meydana, hep garipserdim neden benim göbek deliğim yok diye.
Geçen hafta derim çok soyuldu, kollarım dahil pul pul döküldü. Bu hafta daha iyiyim sanki. Cildimi yağlayıp balladığım doğrudur. Arada cildimde kaşıntılar oluyor ve kesinlikle kaşımıyorum. Kaşıdıkça çatlayacağını söylüyor annem.
Elimi karnıma koyduğumda hissediyorum kalp atışlarını artık. İçimde bir kelebek var sanki. Babacığın kulağını karnıma dayayıp duydu minicik kalbinin ‘pır pır’ atışını.
Beslenmeme ilk günkü kadar dikkat ettiğimi gururla söylebilirim. Her hafta en az bir defa balık, buna ek olarak et, tavuk yiyorum. Balık yemenin ayrıca büyük bir önemi var hamilelikte. Doktorum küçük balık yememin daha sağlıklı olacağını ve deniz kabuğu, midye vs gibi deniz ürünlerini de yemekten kaçınmamı söyledi. Her gün salata, yoğurt, süt veya peynir tüketiyorum ana yemeklerimin yanında ve mutlaka 2 porsiyon meyve tüketiyorum. İyi bir  beslenme sağlıklı ve huzurlu bir gebelik dönemi geçirmek için çok önemliymiş. Bunun yanında stresi hayatımızdan çıkarmamız imkansız. Stresle baş edebilmenin yolu spor! Kısa kısa da olsa günlük yürüyüşlerime devam ediyorum. Haftada bir devam eden yoga dersimi de ihmal etmiyorum.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  16 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 300 gram! Sen de yolu yarıladın canım kuzum!
Tüm kasların, kalbin daha da güçleniyor. Artık bendeki bağışıklık hücreleri sana geçiyor. Ayrıca tatma, koku olma, işitme, görme, hissetme gibi beynindeki duyu merkezleri hızla gelişiyor.
Dışardaki sesleri artık duyabiliyorsun. Klasik müzik dinlediğinde verdiğin tepkileri (tekme atma ve karnımın içinde dönme gibi) bu müzik türünü sevdiğin şeklinde yorumluyorum. Babanın sesini duyduğunda da mutlaka bir tepki veriyorsun. Onun sesini tanıyor olman ne mucizevi bir şey!

21.Hafta (20+0, 20+1, 20+2,….20+6. günler) 

Klasik müzik..

Bebeğimin karnımdaki hareketlerini ayırt edebiliyorum artık! Yani içimde dönüyor mu yoksa kolunu veya bacağını mı oynatıyor anlayabiliyorum.  Tekmeleme diyemem, sert değil dokunuşları, ama bir kıpırtı var işte içimde. Elimi karnıma koyup onunla konuştuğumda tepki veriyor, hareket ediyor.
2 gündür tam göbek deliğimin sol tarafına doğru sert bir tarafını dayıyordu bir tarafını, sivri bir şey batıyor gibi hissediyordum. Hafiften can acıtıcı hatta. Sanırım dizi veya dirseği hissettiğim.
Ovaladım geçmedi. İlgisini farklı noktalara çekmek istedim, 30 cm²’lik karnımın üzerinde. ama yok o da işe yaramadı. Yürüdüm biraz… yine değişen bir şey olmadı. Ne yapsam diye düşünürken… Klasik müzik dinletmeyi deneyeyim dedim.
Bethoven 5. Senfoni, Vivaldi 4 Mevsim, Mozart Türk Marşı vs derken miniğim sakinleşti ve uysal bir bebek haline geldi. Karnımdaki sivrileşme ve acı hissi de geçti. Klasik müziği önceden de dinliyorduk , ama bu sıralar daha rahat ayırt edebilir hale geldi sesleri demek.
Eşim elini karnıma koyduğunda öyle hareketleniyor ki resmen bir takla atmadığı kalıyor içimde. Ellerimizle her hareketini hissediyoruz, ben zaten karnımda çoğu hareketini  hissediyorum. Çok güzel bir duygu bu! Doğduktan sonra da özlerim ben onun bu kımıl kımıl halini.
Kuyruk sokumumda bir süredir bir ağrı hissediyorum, bazen yürümek veya ayakta kalmak daha da tetikliyor bu ağrıyı. Bir ortopediste göründüm, üzerine gitmeyip dinlenmem gerektiğini söyledi.
Diş etimde kanamalarım oluyor ara sıra diğer yandan. Sıcaktan bunalıp, gece yarısı nefessiz kaldığım anlar oluyor. Bazen baş ağrısı sorunu da çekiyorum son günlerde yine. Önemli/önemsiz demeden her konuyu mutlaka doktoruma danışıyorum. Şimdilik bu bahsettiğim konularda ciddi bir durum söz konusu değil, çok şükür.
Hamilelikten midir bilmem, herkesle aram bozulmaya başladı?! Hayır yani beni biraz alttan almaları gerekmez miydi? Hamileyim, ötesi var mı? 9.ay itibariyle etrafımda kimse kalmazsa ve doğuma tek başıma girersem hiç şaşırmayacağım.
22.-24. haftalar arasında detaylı (ayrıntılı) ultrason çektirmemiz gerekiyormuş, doktorumuzun verdiği bilgiye göre. Tetanoz aşısının ilk dozunu da bugün oldum.
Beslenmeme dikkat etmeye devam ediyorum. Hala ciddi bir kilo artışım yok. Ama gittikçe daha çabuk acıkmaya başladım. Devamlı yemek yemek istiyorum. Hatta acıkınca bayılacak gibi oluyorum, gözüm kararıyor resmen. Artık eskisi kadar yumurta ve yoğurt yiyebiliyorum, midem bulanmıyor.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  26 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 350 gram! Gitgide büyüyorsun bebeğim.
Ultrasonla bakıldığında artık hareketlerinin rahatça görebiliyoruz. Hala çok minik olduğun için içimde resmen taklalar atıyorsun. Gece-gündüzü  bilmesen de ışığı farkedebiliyor ve dışardan gelen sesleri duyabiliyorsun.
Kendince bir uyku düzenin var. Daha çok ben uyurken takla atmayı, ben uyanıkken uyumayı tercih ediyorsun. Lökosit (beyaz kan hücereleri)’nin geçen haftalarda yapımının başlamasıyla, savunma mekanizman hızla gelişiyor, böylelikle enfeksiyonlara karşı kısmen de olsa bir koruman olmuş oluyor. Cildin eskisi kadar şeffaf değil, gittikçe kalınlaşıp bir insan derisi görünümü kazanmaya başlıyor.

22.Hafta (21+0, 21+1, 21+2,….21+6. günler) 

Oğlum için puzzle yapıyoruz..

Ne yazık ki iştahım açıldı. Yani aslında iyi mi kötü mü bilemedim. Mide bulantısı çekiyorum diye şikayet ederken, şimdi de kendimi dizginleyememekten ve planladığımdan fazla kilo almaktan korkuyorum.
Son günlerde bana bir hareketlilik geldi, canlandım resmen yeniden. Neyse ki  uykunun dışında da bir hayatımın var olduğunu yeniden idrak edebildim.

Oğlum için puzzle yapmaya başladık babasıyla. Bizi hem rahatlatıyor hem de oğlumuzun odasına koyabileceğimiz sevimli bir tablomuz olacak. İçinde rengarenk balonların olduğu harika bir manzara resmi yapıyoruz.

22-24 hafta arasında ayrıntılı (detaylı) Ultrason için randevu almam gerektiğini söyledi doktorum.

Gel gelelim yaşadığım en güzel değişikliğe! Göbeğim deniz gibi dalgalanıyor artık. Görebiliyorum kuzumun hareketlerini. Ayırt edebiliyorum hatta neresini kıpırdattığını, ayağı, kolu, bacağı ile mi tekme atıyor yoksa dönüyor mu hepsini anlayabiliyorum.

Gebeliğin başından beri ve özellikle bu haftalardan sonra; bebek hareketlerinde azalma, kanama, şiddetli karın ağrısı, idrar yaparken idrardan farklı şekilde sıvı gelmesi, yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, görme kaybı, ellerde ve/veya yüzde uyuşma vb.

Beslenmem aynı denge ile devam ediyor. Her gün bol su içiyorum devamlı (6-8 bardak günde). Bu haftadan sonra hamillerde basur problemi sıkça görülüyormuş. Doktorum menülerimde yeşil yapraklı sebzeleri, meyveleri bolca tüketmem konusunda beni uyardı, çünkü  kabızlık bu sorunu daha da arttırıyormuş. Basur olursam yine doktorumu arayıp ilaç kullanmaya gerek olup olmayacağı konusunda kendisine danışmam gerekiyormuş.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  27 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 420 gram!
Kafan vücuduna göre oldukça büyüktü önceki haftalarda, şimdilerde ise vücuduna oranı değişti. Artık tam bir bebek halini almaya başladın. Karaciğer, safra kesen çalışıyor. Kırmızı kan hücrelerinin yapımı başladı ve kan hücrelerinin sayısı hızla artıyor.
Senin gibi erkek bebeklerde testisler torbaya inmiş. İlkel sperm yapımı bile başlıyormuş bu haftadan sonra. 1-2 hafta öncesinden beri artık sesleri duyabiliyorsun kuzucum. Sana masallar okumaya başladım bile çoktan. Bana göre en çok ‘kırmızı başlıklı kız’ı seviyorsun.


23.Hafta (22+0, 22+1, 22+2,….22+6. günler) 

Tatlı'lı günleer...

Son günlerde ellerimde ve ayaklarımda ödem olmaya başladı. Ellerimi açıp kapatmam zor oluyor.  Bazı arkadaşlarım yüzümün de şişmiş olduğunu söylüyor, hatta annem burnumun dahi büyüdüğünü düşünüyor. Bu kadar erken ödem olmaya başlaması normal mi emin değilim, bunu da doktoruma  danışmalıyım.

Geçmişe baktığımda kuyruk sokumumdaki ağrı ve sıcak havalar ve biraz uzun süren mide bulantılarım dışında beni çok da zorlayan bir dönem yaşamadığımı görüyorum.
Bu yaşıma kadar hayatımda yemediğim miktarda tatlı yediğime  ve yemek isteğime hala inanamıyorum! Yılların acısını çıkarıyorum desem yeridir.
Dönem dönem kabızlık yaşıyorum. Ikınmaktan korktuğum için hemen evde ne varsa kayısı, hurma vs yiyorum bağırsaklarımı yumuşatsın diye. Zaten kendiliğinden, içtiğim su miktarı doğal olarak arttı.
Ve düzenli yürüyüşlerin bana çok iyi geldiğini her geçen gün farkediyorum.  Özellikle akşam yemeklerinden sonra mutlaka yapmaya çalışıyorum.
Bu hafta itibariyle bebeğin kemik- kas yapısı iyice gelişiyormuş. Bu nedenle alınan kalsiyum miktarının artırılması gerekiyor. Zaten sütü severim, bolca içmeye başladım her gün.
Mide ekşimesi nüksetti bu sıralar. Geçen hafta her an midem ağzımda  gibi hissediyordum. Yemeği biraz fazla kaçırayım, kesinlikle hazmedemiyordum. Sık sık az az ye kuralına çoğu zaman riayet etsem de arada kaçırdığım zamanlar oluyor.
Semizotu aşeriyorum bugün nedense. Kilolarca yiyebilirim. Şöyle ekşi ekşi. Zamanı da değil şu mevsim. Bulmak çok zor… Devamlı avcumun içini yalıyorum, bir şey canın isterse böyle yap derler büyükler. Eskiler işte, vardır bir bildikleri.
Hafta sonu bebeğime uygun klasik müzik CD’leri aldım. Ara ara açıp dinliyoruz hep beraber, sakinleşip dinginleşiyoruz.
Yoga derslerim haftada 1 gün de olsa devam. Nefes egzersizi doğumda çok önemli, bunun üzerine de bir çalışma yaptıracak yoga eğitmenim.
Diğer yandan özel hastanelerde doğum öncesi eğitimler oluyormuş. Bunu da araştırıp, bana uygun bir saatte varsa gitmem faydalı olacak. Hem hamilelikte beslenme, hem doğuma hazırlık ve doğum, hem de bebeğin ilk ayları, ilk kez yıkanması vs  konulardan oluşan bir içerikleri varmış.
Nedense etrafımdaki çoğu hamile normal doğum yapmaktan korkarken, ben sezeryan doğum yapmaktan korkuyorum. Büyük bir ameliyata girmektense, doğal bir şekilde normal doğum yapmayı çok isterim. Umarım şartlar buna elverir.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  28 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 500 gram! Yarım kilo oldun miniciğim nihayet, darısı 2-3 kg olup normal kilolu bir bebek olarak doğmana.
Akciğerlerindeki sürfaktan, doğum sonrası akciğerlerdeki keseciklerin havayla dolmasını sağlayan, gelişmeye başladı miniğim.
Pankreas kan şekerinin ayarlanmasını sağlayan insülini daha düzenli sağlamaya başlamış.  Kız bebeklerin yumurtalıklarında artık milyonlarca yumurta hücresi bulunuyormuş.
Bebeğim, kalsiyum ihtiyacın gitgide artıyor.

24.Hafta (23+0, 23+1, 23+2,….23+6. günler) 

Doğum günüm..

Bugün benim doğum günüm! Sen daha anlamazsın belki ama ben de senin gibi mini minnacık bir bebektim annemin karnında. Benim seni  ayda bir ultrasonla gördüğüm gibi görmüyordu belki, ama hissediyordu içindeki kıpırtımı muhakkak. Henüz doğmadın, ama ben şimdiden annemi çok daha iyi anlamaya başladım.
Neyse tatil heyecanı sardı beni şu sıralar. Öyle çok koşturdum ki! Hem işyerindeki işlerimi arkadaşlarıma devrettim hem de kalan vaktimi alışverişe ayırdım.
Tatil güzel de, bir yandan da gideceğim yerde tam teşekküllü bir hastane ve kadın hastalıkları doktoru olup olmadığını araştırdım, ne yalan söyleyeyim.
Saçlarım önceki haftalara nazaran daha az dökülüyor sanki. Derimse pul pul dökülmüyor artık, karnımın çevresindeki kaşıntılarım da geçti.
Genel olarak tüm vücudumdaki tüylerim bir hayli seyrekleşti.  Yüzümde sivilce dahi çıkmıyor son 1 aydır. Güzelleştiğim iddia ediliyor, sanki önceden çirkinmişim gibi.
Oğluşum babasını resmen tanıyor şimdiden! Birçok insan elini karnıma koyuyor, ama oğlum kimsede herhangi bir reaksiyon vermiyor. Ama babası geldiğinde,  sabah- öğle- akşam hiç fark etmiyor hemen bir kıpırdanmalar, hareketler başlıyor. Şımarıyor desem yeridir.
Biraz endişelerim başladı… Doğumu başarabilecek miyim? Bebeğime iyi bakabilecek miyim? Anlayacak mıyım onu? Doyacak mı, uyuyacak mı? Yarın bir gün onu bırakıp tekrar işe nasıl başlayacağım?.. Zaman yaklaştığı için sanırım panikledim biraz. Telkin etmeye çalışıyorum kendimi, çoğunlukla da başarılı oluyorum ama bazen işin içinden çıkamayacakmışım gibi geliyor, umutsuzluğa kapılıyorum.
Kendimi fiziksel olarak çok yorduğumda önceki aylara nazaran daha uzun sürüyor kendime gelmem. Geceleri uyuyamıyorum bile ağrılardan. Bu yüzden artık eve misafir almamaya ve kendimi çok yormamaya karar verdim.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  30 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 600 gram!
Boy ve kilon %100 doğru olmasa da bizi fikir vermesi için söylüyormuş doktorumuz bunu. Her bebeğin gelişimi farklı olabilirmiş elbette.
Ter bezlerin henüz oluşmadı, çok yakın zamanda oluşacak. Hareketlerin daha düzenli ve güçlü. Hızlı göz hareketlerin başladı. Tat duyun gelişti. Benim yediklerim sonucunda bir damak tadın oluştuğu doğrudur.
Klasik müzik CD’lerine iyice sardık bebeğim seninle, ana-oğul. Düzenli olarak her gün muhakkak dinliyoruz. İlla dinleyelim diye de değil, canımız istiyor. Öyle değil mi bebeğim?

25.Hafta (24+0, 24+1, 24+2,….24+6. günler) 

Seni beklerken…

Bu 9 ay çok mu uzun ne?
Nefesim çok çabuk kesiliyor yürürken. Umarım tatilde açık havada yürüyüş yapabilirim. Tatilin bana ve bebeğime fiziken çok  iyi geleceğine inanıyorum. Suya girince bebişin napacağını özellikle merak ediyorum.
Uzunca bir süre kilo almadıktan sonra, son 1 ayda tam 3 kilo almışım! Onca yediğim tatlının sonunda buna şaşırmam lazım aslında! 6,5 aylığım tahminen ve toplamda 7 kilo almış oldum. Son aydaki hızlı kilo alışım beni korkuttu itiraf edeyim. Kendimi dizginlemem lazım.
Oğluşum zaman zaman çok hareketleniyor. Sıkılıyor mudur içerde acaba? Başı karnımın hep sağ tarafında duruyordu, artık sola dönmüş. Ve ben o dönüşü sanırım hissettim. Doğum günümde değişik bir hareketle. ‘İyi ki doğdun annecim!’ dedi bana minişim demek ki.
Bu hafta şeker yüklemesi yapıldı (50 mg) (şeker yüklemesinin 25-28 haftalar arasında yapılması gerekiyor).  Eğer sonuç 140’tan büyük olursa 100gr daha yükleme yapılıyormuş. Hamile şekeri çıkarsa şayet, anne adayının diyet yapması şartmış. Neyse ki bende çıkmadı. Sınırda çıktım resmen (139!). Ufak çaplı bir diyet önerdi.
Veee tatile doğru yola çıktııık! Yaşasıın! Yaş ne olursa olsun, ne çok sevilir bu tatiller. Bu bizim oğluşumuzla ilk, eşimle de baş başa son tatilimiz. Hep hatırlanacak bir tatil olacak. Uçak yolculuğundan biraz tedirgin olsam da başlarda, neyse ki sorunsuz uçtuk ve kondukJ Darısı dönüşümüze.
İlk kez denize girdik fındığımla. Karnımın içinde piramit oldu adeta. Ama sonradan rahatlayıp denizin tadını da çıkarmayı ihmal etmedi. Kısacası başlarda nasıl gideriz, nasıl yaparız desek de tatilimiz çok güzel geçti. Eğlendik, dinlendik .
Doğru beslenmeye devam ediyorum. Bazen süt içmek istemiyor canım, hemen bir ayran veya yoğurt yiyorum. En çok kalsiyum kaşar peynirde varmış, süt içemediğim günlerde peynir yemeğe dikkat ediyorum. Süt ürünlerinden olmasa da içinde brokoli ve bezelyede de kalsiyum var, yiyemeyen anneler bu sebzeleri tüketebilirler.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  34 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 660 gram! Hızla kilo alıyorsun canım oğlum.
Tutma refleksin gelişti. Ellerinle açma kapama hareketleri yaparak bir şeyleri tutmaya çalışıyorsun artık. Omurilik sinir sistemin gelişti. Artık seni de hıçkırık tutuyor! Amnios sıvısını akciğerlerine alıp vererek nefes alıyorsun. Bunu hızlı yaptıkça hıçkırık tutuyor seni. Acaba ben farkedebilir miyim bunu? Dışkı gelişimi kalın bağırsakta tamamlandı. Doğum sonrasında  yapacağın ilk dışkı bu.
Artık bizi duyabiliyorsun zaten, hatta yüksek sese veya ses efektlerine gözlerini açıp kapatarak tepki bile verebilirsin. Burun deliklerin bile açılmaya başladı. Acaba koku alabiliyor musun?
Seni beklemek bile güzelken, kim bilir  kucağıma almak ne mükemmel bir şey olacak!

26.Hafta (25+0, 25+1, 25+2,….25+6. günler) 

Su kuşum..

Tatildi vs derken, bitti bile. Ellerim, ayaklarım, bacaklarım iyice şişmeye başladı. Tatil süresince hamilelere özel güneş kremi kullandım, İyi korudu beni. Hiç bronzlaşmadım diyebilirimJ
Dönem dönem nefes alıp vermede sıkıntım oldu, daraldım ama hiçbir şey neşemi kaçıramadı.
Günde 3-4 saate yakın yüzdüm, çoğu zaman hem sabah hem akşam üzeri girdim denize, tadını çıkardım oğluşumla tatilin. Su kuşum benim!
İdrara cık çıkmaların iyiden iyiye arttı.  Aktif spor yapmanın kabızlığıma da çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Bol bol balık yedim tatil süresince, tatlı ihtiyacımı ise dondurma ile gidermeye çalıştım, hem de bana kalsiyum takviyesi oldu.
Uyku hallerim yine baş gösterdi. Akşam saat 10 oldu mu öyle tatlı bir uyku beni kendine çekiyor ki. Nerde, nasıl uyuduğumu, son cümlemin ne olduğunu vs hiç hatırlamıyorum! Meğer uykuya ne çok ihtiyacım varmış. Doya doya uyuyorum. Çoğu zaman salonda TV karşısında uyuyakalıyorum, eşim beni kaldırınca yatağıma gidiyor. O esnada bana bir şeyler soruyor ve ben cevap veriyorum (veriyormuşum) ama sabah uyandığımda hiçbirini hatırlamıyorum! Umarım çok saçmalamıyorumdur.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  36 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 770 gram! Seni her geçen gün artan bir heyecanla bekliyoruz miniğim.
O minik vücudun yağ depolamaya devam ediyor. Omurga eklemlerin daha da güçlendi! Kulakların işitme yetisini kazandı, beynin de dışarıdan gelen sesleri ayırt etme yetisini  kazanıyor bu hafta. Babanın sesi mi yoksa annenin sesi mi bileceksin artık. Görme sinirin gelişti. Karnıma dışarıdan bir ışık tutarsam eğer, kafanı bu ışığa doğru çevirebilirsin.
Seni ilk günden itibaren, karnımı okşayarak, seviyoruz. Baban da ben de. Bugüne kadar bana olmasa da babana hep bir tepki verdin. Çok şükür bu hafta artık bana da tepki vermeye başladın!

27.Hafta (26+0, 26+1, 26+2,….26+6. günler) 

Minik balet..

Ve 2. trimester yani 2. üç  ayımız da bitti! Girdik son tura.
Artık sadece karnıma dokununca değil, dışarıdan duyduğu her sese tepki verir oldu miniğim. Yüksek sesle dinlediğim müziklere eşlik edip, uzun süre oturduğum zamanlarda da tekmeler atmaya başladı.
Fiziksel olarak gözle görülür şekilde hızla büyümeye devam ediyor karnım. Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde hemen karnım çıksın istemiştim. İşte o muhteşem zamanlara geldim bile! Kocaman bir karnım var.
Karnımın büyüklüğüne, sivriliğine, genişliğine (kişiden kişiye değişiyor) bakarak hala kız/erkek  olduğunu iddia edenler var. Halbuki erkek olduğu zaten kesinleşti! Ama ‘bence kız’ nasıl diyebiliyor insanlar anlamıyorum. Bilmem kim hamile imiş erkek demişler, doğduğunda bir bakmışlar kız imiş! hikayelerini dinlemekten yoruldum.
Neyse diğer yandan tansiyonumda iniş  çıkışlar başladı bu sıra. 1 gün rapor alarak, evde istirahat ettim.  Tetanoz aşımın 2. dozunu da olarak hamilelikte olacağım aşılarımın hepsini bitirmiş oldum.
Tatil dönüşü bir türlü toparlanamadı oğluşum bu ara. Devamlı ben denizde yüzerken yaptığı gibi, dönmeye devam etti. ‘Ama tatil bitti artık normale dön’ şeklinde telkinlerde bulunsam da pek fayda etmedi.  Ben dinlendikçe, ayaklarımı uzattıkça o dönüyor içimde. Balet oldu benim oğlum.
Artık kıyafetlerimizi de yıkamaya başladık. Farketmeden ne kadar çok şey almışım. Gelen hediyeler ve arkadaş çocuklarından gelen kıyafetler de cabası. Çok şükür tabi. Ne kadar kısmetli bir bebek benim kuzum.
Uzun süredir görüşmediğimiz arkadaşlarımızla buluştuk bu hafta sonu. İçeri bir girdik, oğlum ve benim için sürpriz bir parti hazırlamışlar! Sürpriz baby shower! ‘It’s a boy’ yazan mavi balonlar, çikolata ve vişneli harika bir pasta, mumlar, konfetiler..  Her şeyden önemlisi yüzlerindeki mutluluk ve o heyecan heyecanı görülmeye değerdi. Bir hamile olarak ‘haliyle’ gözyaşlarımı tutamadım. Canım arkadaşlarım, iyi ki varlar.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  37 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 890 gram! Son 3. ayımıza girdik minik kuşum. Haftanla uyumlu şekilde kilo almaya devam ediyorsun.
Retinan tamamlanmak üzere, yakında görebiliyor olacaksın. Beyin fonksiyonların hızla tamamlanıyor. Akciğerlerin düzenli olarak amnios suyunu alıp vermeye devam ediyor.
Artık benim ve babanın sesini ayırt edebiliyorsun. Akşamları yatmadan önce sana masal kitabı okumama ritüelimiz tam gaz devam.  Ve kitabımız yine: ‘kırmızı başlıklı kız’! özlemişim bu masalı napayım.

28.Hafta (27+0, 27+1, 27+2,….27+6. günler) 

Anne olmak nasıl bir şey?

Bu aralar kendimi düşünmeye verdim.  Anne olmak ne büyük mesuliyet. Artık konu ne olursa olsun hep çocuğumu düşüneceğim;  ne yer, ne sever, aman üşüdü mü, uyudu mu uyandı mı, hasta mı oldu?..
Sıcakların da etkisiyle kollarım ve bacaklarımdaki ödem daha da arttı sanki. Doktorumla bunu paylaştım ve yemekleri çok tuzlu tüketmemem konusunda beni uyardı. Ve çok çabuk yoruluyorum artık. Sanki sırtımda taş taşımışım kadar yoğun bir yorgunluk yaşıyorum. Hareketlerim geçen aya nazaran bayağı ağırlaştı.
Ve ilk 3-4 ayıma geri döndüm, sürekli uyku hali. Ta geçen hafta başlamıştı bu durum zaten. Tek farkı uyku saatim akşam 10’dan 9’lara inmeye başladı. Tavuk gibi erkenden yatmaya başladım yani yine.
Bu hafta beni görenler karnımın yanlara doğru yayıldığını söylediler. Kim bilir. Ben kendimde böyle bir değişiklik gözlemlemedim halbuki. Aynaya baktığımda çok güzel bir hamile görüyorum hala.
Hamile pantolonlarım yavaş yavaş sıkmaya başladı. Son 1 tane daha hamile pantolonu alırsam, hamileliğimi bununla tamamlayabilirim sanki. Hamile eteklerime ise hala girebiliyorum. En rahatı ise kesinlikle elbise giymek! Hayatımda hiç giymediğim kadar elbise giydim. Bundan sonra da asla vazgeçeceğimi sanmam.
Odanı hazırlamaya başladık diğer yandan. Duvar kağıdı konusunda bayağı bir kafa patlattım ve sonunda duvar kağıdı istemediğime karar verdim. Duvarını, seni rahatlatacağını düşündüğümüz çok açık bir yeşile boyatmaya karar verdik. Ve harekete geçtik. Mobilya siparişini de bugün verdik. Beyaza yakın bir krem rengi takım seçtik. Dolap ve ileride büyüyen (ayak ucundaki komodinleri çıkarak büyüyebilen) bir yatak aldık. Odan çok büyük olmadığı için şifonyer vs herhangi bir parça daha almadık. İleride odanda oynayabilmen için bir alanın kalsın istedik. Hem duvar boyasında hem de mobilyalarda bebekler için sağlıklı olan ‘kurşunsuz boya’ kullanılmışı ürünleri tercih ettik.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  38 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1000 gram! Artık tam 1 kilogramsın!
Hareketlerin artık daha sert olmaya başladı. Sanki daha bilinçlisin bebeğim. Sağ tarafıma yatınca hemen tekmeliyorsun, sola dön diyorsun.
Meyve canavarı olduğun kesin. Meyve yedikçe ben, senin keyfin yerine geliyor adeta. Yapay tatlılara değil ama meyveye acayip tepki veriyorsun.
Bu haftada artık saçların uzamaya başladı. Kaş ve kirpiklerin belirginleşti.  Gözlerin artık tamam! Göz kapakların bile açılıp kapanıyor.  Tutmayı geçen hafta öğrenmiştin ve bu hafta artık tüm kaslarını bilinçli olarak kullanabiliyorsun.
Beni duyabildiğin ve hatta artık sesimi ayırt edebildiğin için sohbetlerimiz koyulaşıp hatta bazen dertleşmeye bile döndü.

29.Hafta (28+0, 28+1, 28+2,….28+6. günler) 

Ben burdayım..

Yorgunluğumu had safhalarda hissediyorum artık. Çok yürüdüğümde, ayakta kaldığımda sırtım,  belim, karnım, ayaklarım, bacaklarım kısacası vücudumun her bölgesi ayrı ayrı sinyal verdi, artık otur diye! Geçen ay ile aramda dağlar kadar fark var.
Bu ay gebe olduğumu daha bir idrak ettim. Geçen aylar meğer ne rahatmışım.
Ama geçen hafta itibariyle yaşadığım sıkıntılar azaldı ve daha da büyüyen karnımla birlikte yine de oldukça iyi sayılırım.
Doğum korkusu başladı bir de. Acaba yapabilir miyim endişesi aldı biraz beni. Normal doğumda kararlıyım, umarım son anda bir aksilik çıkmaz. Çıkarsa da dert etmeyeceğim elbette.
Hamileliğimin başında olduğu gibi uyku halleri, sürekli uyuma ihtiyacı, yorgunluk, bitkinlik yeniden kendini gösterdi. Yine erken yatmalarıma geri döndüm.
Bebeğim doğmadan önce enerji toplamam ve dinlenmem için Allah’ın bana sunduğu bir lütuf bu sanırım. Ne de olsa uykusuz geceler bizi bekliyor.
Kasıklarımda adet sancısı gibi ağrılarım oldu, özellikle sağ kasığımda.  An geldi yürüyemez oldum. Panikle doktoruma gittim, muayene sonrası her şeyin normal olduğunu söyledi.
Diğer yandan gece uykudan uyandıran bacak kramplarım oldu. Günlerce kramp giren yerin acısı geçmedi üstelik. Bunlara da normal dedi doktorum ve magnezyum ilacına başlamaya karar verdi.
Ondan  birkaç hafta önce de balık yağına başlamıştım. İçim rahatladı bu ilaçlarla ne yalan söyleyeyim.  Acaba iyi beslendim mi bu hafta aman bebeğim için yeterli mi endişesi bir nebze azaldı. Son haftalarda balık yiyemiyorum diye kendimi suçlayıp duruyordum, rahatladım.
Sıvı tüketimimi özellikle su içmeyi hiç ihmal etmiyorum. İlaçlar bir yana hamilelikte su içmenin yerini hiçbir şey tutamaz, bunu biliyorum. Zaten istemesem de susuyorum artık otomatikman.
Hal böyle olunca da gece ve gündüzleri  tuvaleti mesken eyliyorum. Bacak kramplarının yanında, gece uyandığımda ellerimde ve ayaklarımda uyuşmalar  başladı. Son ayların nasıl olacağını düşündükçe korkmaya başladım.
Hafif yürüyüşlerimi ihmal etmemeye çalışıyorum. Doğum öncesi eğitimime gitmeye 16. Haftada başlamıştım, devam ediyorum. Bana cesaret veriyor bu eğitimler hem doğumu nasıl yapacağım hem de bebeğimin ilk günlerinde ne yapacağım korkularımı hafifletiyor.
Ödemim her geçen hafta artıyor. Ellerimi tam yumruk yapamıyorum arttık. Zaten yüzüklerime veda edeli çok uzun zaman olmuştu.
Et benleri oluştu vücudumun muhtelif yerlerinde. Göğüslerimin altında, sırtımda, koltuk altımda vs. Ama çok minik 1-2 milim ancak vardır, doğumdan sonra dökülebiliyormuş önemli değilmiş, yine doktorumun söylediğine göre.
Minnoşun hareketleri artık çok belirgin. Resmen bizimle oynuyor, tepki veriyor. Klasik müzik dinleyince sakinleşiyor. Dinlenince ben buradayım diyor. Onu şimdiden çok seviyoruz.
Doktor kontrolünde başının doğum pozisyonunu aldığını söyledi doktorum. Erken doğuma neden olursa diye endişelendim, ama doktorum bu duruma kendilerinin böyle bakmadığını söyleyerek beni rahatlattı.  Aceleci bir oğlum var sanırım, umarım doğumu sonuna kadar bekler.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  38 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1100 gram!
Yağ dokusu depolamaya devam ediyorsun. Görme, işitme, tat alma, koku alma duyuların hepsi gelişti! Gece gündüzü karıştırıyorsun sanırım, çünkü gündüz bütün gün uyurken (sadece yemek yediğimde hareket edip), geceleri ise resmen top oynamak istiyorsun! Ama bense uyumak istiyorum…
Başın şimdiden doğum yolunda, sırtın sol yanıma doğru yaslanmış ve popon yukarıya doğru, İki göğsümün ortasında ve ayakların da sağ tarafıma doğru uzanmış. Bu durumda biz bunca zaman senin başını seviyoruz derken, poponu öpüp durmuşuz bebeğim.
Son kontrolümüzde yüzünü göremedik ne yazık ki. Halbuki ananen ve teyzen de gelmişti seni görmeye. Sanırım utandın.


30.Hafta (29+0, 29+1, 29+2,….29+6. günler) 

Kime benzeyecek?

Erkenden yatmalarım devam ediyor. Oğlum izin verdikçe, uyumaya çalışıyorum. Geceleri genelde sol tarafıma dönük yatıyorum. Öyle daha rahat uyuyoruz. Hem de babamızı görmüş oluyoruz. Zaten sola yatmanın bebeğin beslenmesi ve gelişimi için daha doğru olduğunu söylüyor doktorumuz.
Bazen de ne sağıma ne de soluma yatmama izin veriyor bebeğim. Sürekli tekmeliyor. Sanırım yatmamı istemiyor ya da onu unuttuğumu düşünüp dikkatimi çekmeye çalışıyor. Malum sırt üstü de yatmam mümkün değil, nefes alamıyorum; yüzüstü yatmak nasıl bir şeydi unuttum bile!
Her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz oğluşumuza. Her biten günü ardından bir gün daha yaklaştık kuzumuza diyoruz. Ve bu da bizi çok heyecanlandırıyor. Sabırsızlanıyoruz. En başta sağlıklı olsun, gerisi boş diyoruz her gün.
Sonra başlıyoruz sıralamaya; Acaba kime benzeyecek? Gözleri nasıl olacak? Çenesi nasıl olacak? Saçları bana benzesin, kulakların sana benzesin istekleri… derken bir gün daha biterek, bizi kuzumuza yaklaştırıyor.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  40 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1300 gram! Son 10 haftamız miniğim.
Hızla büyüdüğünden hareket alanın gittikçe daraldı. El ve ayaklarını oynatıyorsun çoğunlukla.  Gözlerini açıp kapatma oyunu oynuyorsun bu haftalarda, tabi içerde sıkılmaya başladın.
10 hafta daha sabretmelisin meleğim. Kemik iliklerin kırmızı kan hücresi üretmeye devam ediyor.

31.Hafta (30+0, 30+1, 30+2,….30+6. günler) 

Doğumda nefes egzersizi..

Boşa beklemişiz… Keşke daha önce tatsaymışız bu duyguyu diyoruz her gün.  Çok güzel bir şeymiş, insan ancak yaşayınca anlıyor ve Allah’a şükrediyor. Yaşadığımız her an bir mucize adeta. İsteyen herkes yaşasın isterim, tüm kalbimle.
Doğumda nefes egzersizleri çok önemliymiş. Gittiğim doğum öncesi kursunda, nefes egzersizlerini öğretiyorlar neyse ki. Nasıl ve kimden öğrenirim acaba diye çok paniklemiştim. 
Minnoşumuzun eşyalarını tamamladık artık. Teyzeleri getireceklerini getirdiler sağ olsunlar, biz alacaklarımızı aldık ve böylece artık doğmasına hazırız.
Odası boyandı kuzumun, mobilyası da geldi mi tamamdır. Evde ise yer yerinden oynadı diyebilirim, her şey oğluşa göre yeniden konumlandırılıyor.   Hep bir koşturmayla geçti haftamız sonuçta. Evin detay temizlikleri yapıldı yavaş yavaş. Dolap içleri, yatak altları, vitrin, koltuk altları silindi, derlendi, toplandı.
Bu hafta burnum çok tıkandı nedense. Sıcaktı hava  ama benim gece-gündüz tıkalıydı burnum.
Reflüm arttı biraz, hazımsızlık çok yaşadım. Yemekleri fazla kaçırmadığım halde. Öyle ki gece pek uyutmadı beni bu rahatsızlık, midem ekşidi vs.
Değişik, hatta saçma sapan, ne olduğunu anlamadığım rüyalar (bazen kabuslar) gördüm. Bir rüyada doğum yaptığımı gördüm ve panikle tuvalete koşup, kilodumda lekelenme olup olmadığına baktım! Neyse ki sadece bir rüyaymış dedim ve yattım.
Artık saçlarım hiç dökülmüyor. Banyo yaparken bile! Keşke hep böyle kalsa.
Artık karın, kasıklar ve belde ağrı olduğunda, bu durumu daha da ciddiye alarak doktorumuza danışmamız lazım.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  42 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1400 gram!
Artık hareketlerini takip etmeliyim. Her sabah kahvaltıdan sonra 2 saat içinde, 2 kez hareket etmen gerekiyor. Eğer etmezsen, şekerli bir gıda yiyerek deniyorum bir de ve bu sefer hareket ediyorsun tatlıcı oğlum.
1,5 kilo oldun nerdeyse ve her geçen gün daha da büyüyorsun. Sen büyüdükçe kalsiyum ihtiyacım da artıyor. Süt ve süt ürünlerini tüketmeye devam hem de çok daha fazlasını!
Hala çok hareketlisin bitanem. Serviste işe gidip gelirken sürekli oynuyorsun. Arabaya bindiğimizi anlıyorsun adeta. Karnımı geriyor ve tekmeliyorsun. Hareketlerin geçen haftalara göre bir hayli değişti.

32.Hafta (31+0, 31+1, 31+2,….31+6. günler)

Bebek şekeri..

Havalar birden soğuyunca, gribal bir sıkıntı yaşadım haftanın ilk günlerinde. Hafif boğaz ağrısı, kırgınlık, halsizlik. Çok korktum. Çünkü ilaçsız nasıl atlatırım diye endişelendim. Doğum da gittikçe yaklaşıyor, doğumuma bile engel olur bu grip diye düşündüm, düşündükçe üzüldüm. Sonunda bir baktım, grip mrip kalmadı. Eşimin elinde kilolarca portakalla çıka gelmesi mi yoksa üzerime titremesi mi beni iyileştirdi bilemiyorum ama ufak bir soğuk algınlığıyla yırttım.
Doğum, doğum anı vs konularda, zaman yaklaştıkça tedirginliğim arttı. En büyük korkum ‘ya doğuramazsam, o zaman ne olacak?’ haline geldi. Etrafımdaki normal doğum yapan arkadaşlarımla daha detaylı sohbet etmeye başladım. Sağ olsunlar hepsi her zaman ‘sen halledersin merak etme’ diye beni sakinleştiriyorlar.
Bu arada süper arkası yarın tadında ve pembe dizi karmaşasındaki  rüyalarım tam gaz devam ediyor. Tansiyonum normalleşti, bir ara inip çıkıyordu devamlı.
Meme uçlarımda sızlama ve kurumalar başladı. Duştan çıkmadan saf zeytinyağı sürmeye başladım, umarım iyi gelir.
Çalıştığım kuruma verilmek üzere, SGK ile anlaşmalı doktorumdan, ‘iş görebilir’ raporunu bu hafta aldım ve SGK’ya  götürdüm.
Bebek şekeri alternatiflerini araştırmaya başladım. Hem internetten hem de gidip görerek biraz fikir edindim. Bir misafir listesi çıkardım. Bu sayıya göre bebek şekeri adedini belirleyeceğim.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  44 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1600 gram!
Ayak tırnakların çıktı bile. Duyma, görme, tat alma, işitme duyularının hepsi çok iyi çalışıyor.
Doğum pozisyonunu çoktan aldın miniğim. Sert bir tarafını hafta boyunca karnımın sağ üst yanına dayadın ve hala orda duruyorsun . Sevdin o köşeyi adeta. Hareketlerin tarz değiştirse de hala güçlü.
Her gece senden yediğim tekmenin haddi hesabı yok.  Tekme yemediğim günler, acaba neden tekme atmadın diye endişelenmeye bile başladım.

33.Hafta (32+0, 32+1, 32+2,….32+6. günler) 

Yüzünü gördük!

Doktor kontrolümüze gittik ve oğluşumuz gül yüzünü gösterdi sağ olsun. Doktorumuzun dediğine göre plesenta, su miktarı, bebeğin duruşu vs her şey normalmiş çok şükür.
Kafası yine aşağıda, poposu tam 2 göğsümün ortasında, vücudu sağ tarafımda boylu boyunca ve ayakları da her zaman dayadığı yerde, yine sağ tarafımda. Sıkışmış yavrucum sağ yamacıma.
Kafası yusyuvarlak, yüzü tombiş. Ağzını açıp kapıyordu gördüğümüzde, gözlerini de gördük. Tekmelerken ayaklarını bile! Bu sefer hasret giderdik kısacası.
Dudaklarımda morarma oluyordu bunu söyledim doktoruma, ne kadar sıklıkla olduğunu sordu. Susayınca oluyor deyince, susuzluğuma bağladı. Ve sürekli olmuyorsa sorun yok dedi.
Hangi hastanede doğum yapabileceğime dair mevzuları konuştuk doktorumla bu hafta. Çocuk doktoru olarak kime gitmemiz gerektiğine kadar sorduk.  Önerilerini aldık.
5 hafta daha çalışabilir raporumu aldım.  3-4 hafta içinde doğacak inanılır gibi değil!
Bu haftamdan bahsetmem gerekirse, yorgunluk ve unutkanlık tavan yaptı diyebilirim. Havaların dengesizliğinden etkilendim sanırım biraz, saat akşam 9 olduğunda, ben uykuya çoktan geçmiş oluyorum.  Çalıştığım için her şeyi hafta sonu yapmaya çalışmak beni oldukça yoruyor, neyse ki hafta içleri erken yatarak dinlenmiş oluyorum.
Ellerim, daha doğrusu parmaklarım tombikleşti. Ya ödem ya da kilodan. En büyük boy yüzüklerin bile parmağıma olacağını sanmam.
Saçlarım daha bir gürleşti son günlerdi ama çabuk kirlenmeye devam ediyor.
Yaz boyunca kullandığım tek ayakkabım vardı, bir babet. Şu an sadece onun içine sığıyor ayaklarım. Yeni (yada ödünç) ayakkabı almam gerekecek. Ödünç diyorum çünkü 1 ay için ayakkabı almak anlamsız olacak. Kıyafet açısından elbiseler hala kurtarıcım.
Meme uçlarımdaki sızlama geçti. Duştayken saf zeytinyağı kullanmanın kesinlikle iyi geldiğini düşünüyorum.
Nazardan zaten korkardım, iyice bu konudaki hassasiyetim arttı. Ağzımdan duayı düşürmüyorum. Allah korusun.
Bebek şekerine artık karar verdim ve siparişimi verdim. 1-2 haftaya kadar hazır olacak. O sırada ben de bebek şekerini koymak için bir sepet almalıyım.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  45 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 1850 gram!
Doğduğunda seni bembeyaz görebilmemize sebep olacak verniks tabakası, iyice kalınlaşmaya başladı.
Akciğerlerinin amnios sıvısı alıp vermesi hızla devam ediyor. Testisler torbaya indi, ultrasonla doktorumuzun görmesi bile mümkün!
Karnım iyice sertleşti, beni itekleme hareketlerine devam ediyorsun miniğim. Bazen hiç durmadan hareket ediyorsun, bir sorun mu var acaba diye endişeleniyorum. Ama hareketli bebeğin sağlıklı bebek olduğunu okumuştum bir kitapta, hatırlayınca rahatlıyorum.


34.Hafta (33+0, 33+1, 33+2,….33+6. günler) 

Prensimin odası ve doğum valizim..

Nihayet oğlumun odası da geldi! Kurşunsuz boya diye aldık ama yine de feci kokuyor! Bütün gün odayı havalandırdık ama koku bir nebze bile azalmadı. Arkadaşım odaya çamaşır asmamın kokuyu alacağını söyledi. Önemsiz şeyleri yıkayıp asmayı deneyeceğim.
Odamız da geldiğine göre artık öncelikle doğum valizimi hazırlamalıyım (Listem burada).
Artık iyice ağırlaştım. Bunu sadece ben değil, etrafımdakiler de söylüyorlar. Kilo bakımından çok değil ama hareket bazında bir yavaşlamam oldu ister istemez. Bir de garip bir şekilde ara ara kulak tıkanması yaşıyorum. Diyeceğim o ki, İyice ninelere döndüm.
Geceleri uyku problemi baş gösterdi şu sıralar. Nefessiz kalarak aniden uyanmak, hafif çarpıntılar, terleyerek uyanmak artık rutinim haline geldi.
Zaten sırt üstü yatamıyorum nefesim kesiliyor, sağa- sola dönmek de o kadar zorluyor ki beni. İyi ama son haftalarım mutlu mesut ve uyuyarak geçmeyecek miydi?
Sürekli idrara çıkmalarım, özellikle geceleri neredeyse 1,5  saatte bire düştü. Hal böyle olunca da yatıp kalkmak işkence gibi geliyor.
Onun dışında havalar soğudu . Bugün trençkotumu giydim mecburen. Ortaya çıkan sonuç, ortasından sıkılmış diş macunu misali göbeğimin trençkottan fırlamasıydı. Komik oldum biraz ama yapacak bir şey yok.  
Bir de ayakkabı giyme merasimim var her sabah! Normalde çıkmam gereken saatten 15 dakika önce başlayan ve nefessiz kalmamla sonuçlanan.
Karnım sanki çok da büyümedi gibi geliyor bu sıralar. Hatta az kilo aldığım için acaba bebek beslenmiyor mu diye bile düşünmeye başladım.
Artık devamlı karnımdaki hareketlerini kontrol ediyorum.  Sabah kahvaltıdan sonraki 2 saat içinde 2 kez hareket etti mi etmedi mi, hafif kımıldadı acaba bu hareketten sayılır mı düşünceleri içerisinde günlerim gelip geçiyor.
Hafta sonu yine eğitim vardı, doğum öncesi eğitim. Bir diyetisyen güzel bilgiler verdi, meğer bilmediğim ne çok şey varmış.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  45 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 2000-2200 gram!
Hala tüm gücünle sağ tarafımdan itekliyorsun miniğim. Karnımın anotomik yapısı bozuldu desem yeridir. Ekvatordan şişkin, sağdan sivrice bir hal aldı resmen.
An geliyor sağ tarafımdan karnımı yırtıp çıkacağını düşünüyorum, yapmazsın değil mi?  Ama bazen de hiç sesin soluğun çıkmıyor, korkutuyorsun beni kuzum.
Bendeki bağışıklık hücreleri sana geçmeye başladı. Doğana kadar devam edecek ve ilk emeceğin anne sütüyle geçmeye devam edecek.
Gece uyuyup, gündüz uyanık kalmaların nerdeyse tersine döndü. Sabahları çok erken uyansan da gece uyumayı öğrendin sanırım. Uyurken gözlerini bile kapatıyorsun artık.
Uzun zaman önce başın aşağıya dönmüştü. Çoğu bebeğin bu haftada artık dönmüş oluyormuş zaten.

35.Hafta (34+0, 34+1, 34+2,….34+6. günler) 

Yeni rüyalarım..

İşyerindeki son 2 haftam. Yorulduğumu hissediyorum artık, evde istirahate başlamak iyi gelecek bana. Sanırım vücudum artık fiziksel yorgunluğu kaldıramıyor. Her sabah uyan, giyin servis bekle, işe git vs… Yorgunluktan sanırım devamlı acaba doğum yapabilecek miyim? Bebeğim sağlıklı olacak mı? Ya bir şey olursa ona? kaygılarım giderek artmaya ve beni zihnen yormaya başladı.
1-2 gün önce birden bire burnum kanadı. Hamileliğin başlarında da 1-2 kez kanamıştı. Kanama öncesinde hafif bir baş ağrım vardı, burnum kanayınca geçti. Yine ara ara hafif baş ağrıları yaşadım bu hafta. Hamile kalmadan önce en korktuğum şey başım çok ağrırsa,  ilaç içmeden nasıl üstesinden geleceğim idi. Korktuğum kadar olmadı neyse ki.
Gözlerim şahin gibidir aslında. Ama son 1-2 haftadır bulanık görüyorum.  Bir pus var gözlerimin önünde sanki. Doktoruma sordum, son haftalarda olabiliyormuş hatta eğer lens kullanıyorsam doğuma son 1-2 ay kaladan itibaren lense ara vermeliymişim.
Bu hafta akıntım biraz çoğaldı, yine doktorumu aramak zorunda kaldım. Kaşıntı, yanma yoksa sorun değil dedi. Bunların hiçbiri yok neyse ki.
Değişik şeyler yaşamaya başladım, kapalı mekanlarda, özellikle asansörde, kalbim sıkışıyor. Bir bu eksikti! Kalbimin üstüme biri oturuyor gibi daralıyorum. Psikolojik mi bilmiyorum ama bugüne kadar böyle bir şey yaşamamıştım.
Şu sıra pijamalarımın da içine artık sığamadığımdan annem bana pijama almış. Bana alınan son hediyeler tabi bunlar. Bundan sonra herşey oğluşa alınacak. Kıskandım sanırım biraz. Hamilelik süresince şımarmaya o kadar alıştım ki, nasıl alışacağım bu yeni ‘pabuç damda’ durumlarına bilmiyorum!
Şu ana kadar hiç çatlağım oluşmadı diye seviniyordum. Dün bir baktım, bacaklarımın üst kısmında- ve karnımda hafif çatlaklar oluşmuş. Kırmızı, pembe renkte, yeni olmuş belli. O kadar çatlak kremi kullanmama rağmen olmasına üzüldüm.
Çatlak bir yana durdun, kuzucuğumun hareketleri o kadar güzel ki. Büyük hareketlerin adamı oldu artık.. Bir bakmışım karnımın sağ tarafı dağ gibi iken birden sol tarafı dağ gibi oluyor. Oradan oraya oynayıp duruyor. Gece tuvalet için kalktığımda, karnım taş gibi oluyor. Ma karnımı sevince hemen uyanıyor ve başlıyor kıpraşmalara. Gece-gündüz kavramı doğunca oluşacak inşallah diye düşünmek istiyorum.
Ben böyle bir çocuk görmedim, resmen babasına hayran. O elini koyduğunda hemen  tepki veriyor, hareketleniyor. En başından beri durum aynı. Aralarından su sızmıyor nazar değmesin.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  46 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 2400 gram!
Bu haftadan itibaren doğarsan artık solunum ve akciğer problemi yaşamayacaksın. Bu günleri bile gördüğüm için şükrediyorum. Artık erken doğum riski diye bir durumum kalmadı.
Yağ depolanması hala devam ediyor. Doğum esnasında vücut ısısının düzenlenmesi için yağ depolanması çok önemli.
Artık konuşulan her şeyi duyuyorsun ya da dinliyorsun mu demeliyim? Herkes seninle konuşuyor artık. Seni şimdiden bir birey olarak saymaları ne muhteşem bir şey.
Kilon hızla artıyor. Haftada 200-250 gram alabilirsin. 3 kiloya da gelirsek içim iyice rahatlayacak. Doktorumun söylediği boy ve kilo çok yakın tahminlerden ibaretmiş. Özellikle kiloda 350-400 grama kadar sapma olabiliyormuş.
Seni kucağına almaya çok az kaldı miniğim!

36.Hafta (35+0, 35+1, 35+2,….35+6. günler)  

Doğum iznim..

Bugün artık iş yerindeki son günüm. Araya bayram girdiği için şanslıyım. 1 hafta erken çıkıyorum doğum iznine.
Ellerim daha da bir şişti, ödemim arttı.
Doymak bilmedim bu hafta nedense, zaten sonradan ortaya çıktı yediklerimin etkisi (2,5 kilo almışım!). Tatlıya olan meyilim artarak devam ediyor.
Saçlarım hala çok gür ve kabarık. Ama halimden gayet memnunum.
İşyerinde son haftam olduğundan veda turlarına başladım, öğlen yemek organizasyonları, arkadaşlarla fotoğraf çektirmeler vs derken işyerinde güzel bir son hafta yaşadım. Kendimi daha bir önemli ve de özel hissettim.  Ömrümün sonuna kadar hamile kalabilirim yani o derece!
Tekme atma,  itme, dalgalanma vb tanıdık hareketlerin haricinde değişik şeyler de olmaya başladı, sanırım kasılma dedikleri şey bu. Aniden sancı gibi bir şey oldu 1-2 kez,  çok korktum. Doktorumu aradım yalancı kasılmalar (yalancı doğum sancısı) imiş bunlar, takip etmem gerekirmiş yine de. Ağrının şiddeti ve sıklığı artıyor mu azalıyor mu diye. Gerçek doğum ağrıları düzenli oluyormuş ve giderek şiddeti artıyormuş. Eğer böyle bir durum olursa hastaneye gidip NST’ye bağlanmam gerekiyormuş.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  48 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 2600 gram!
Doğduğunda artık akciğerlerin gelişmiş ve kendi kendine solunumunu yapabilecek durumdasın bitanem! Şükürler olsun. Artık tam bir bebeksin. Tüm organların gelişimini tamamladı ve fonksiyonlarını yerine getiriyor. Böbreklerin, akciğerlerin düzenli çalışıyor; karaciğerin bazı enzimleri salgılamaya bile başladı.
Cildin hala verniksle kaplı. Doğduğunda seni bembeyaz görecek olmamızın sebebi bu. Cildin yumuşacık artık, ipek gibi. Sana dokunmak için can atıyorum.
Artık tekmelerden çok gerilme tipi,  itme şeklinde hareketler yapıyorsun canım oğlum. Karnımın üstüne tık tık vuruyorum, altından bana tepki veriyorsun sanki?

37.Hafta (36+0, 36+1, 36+2,….36+6. günler) 

Miyadın doldu..

Havalar geçen haftaya nazaran biraz ısındı. Geçen hafta inanılmaz soğuktu. Ya hastalanırsam korkusuyla uzun bir hamilelik periyodu bitti bitecek. Bu günleri de atlatırsak harika olacak.
Doktor kontrollerimiz artık her hafta olacak şekilde sıklaştı. Bebeğin duruşu, suyun miktarı, bebeğin ölçümleri vs her şey normalmiş. Geçen 3 hafta içinde 3 kilo civarı almışım, bunun büyük bir kısmının ödem olduğuna söyledi doktorum.
Plesantada hafif kireçlenmeler başlamış, doğum yaklaştıkça daha da artacakmış bu durum ve  normalmiş.
Doktorum bir süre (5 gün kadar!) şehir dışında olacakmış! Ama ben doğurana kadar mutlaka gelmiş olurmuş! Nerden biliyor ki doğum zamanını. Beni teselli ediyor sanırım.
Kendimi çok yormamamı, ayakta çok kalmamamı, yürüyüşlerimi azaltmamı, ağır kaldırmamamı söyledi. Bunların hepsi erken doğuma  sebep olurmuş.
Sonraki kontrolde  çatı muayenesi yapacak doktorum. Ve umarım normal doğum için bir engel çıkmayacak.
İşyerine ‘iş göremezlik raporunu’ vermeliyim diğer yandan. Doğumdan 2-3 ay sonra doğum parası alabilmem için bu gerekliymiş.
Hazır olan doğum valizimi evin girişine koymaya karar verdim. Ve dolabımın bir köşesine, doğum başlayacak olursa hemen giyebileceğim rahat kıyafetlerimi koydum. Panikle ne giyeceğimi bulamazsam diye.
Oğlumun kıyafetlerini dolabını yerleştirdik. Ananesi dolap içleri için kapitone örtüler bile dikti. Bana göre gereksiz ama annem için olmazsa olmaz bir şeydi bu. Ne yalan söyleyeyim, başta itiraz ettim ama pek de güzel durdu.
Foto çekimleri, kutlamalar, son buluşmalar, yemekle, pastalar derken bir hafta daha bitti.  Ne çok sevenim varmış meğer.
Bu hafta başında Kan testi yaptırdım. Kandaki CRP düzeyi (enfeksiyon olduğunu gösteriyormuş) biraz yüksek çıktı ama diğer değerler normal. Onun üzerine idrar tahlili de istedi doktorum, ama normal çıktı sonuç. Çok şükür. CRP’nin yüksek çıkması hamilelikte olağan karşılanıyormuş çoğu zaman neyse ki.
Geçen haftadan bu yana bebişte,  tanıdık hareketlerinin  haricinde değişik şeyler olmaya devam ediyor. Bir başladı mı kıpırdanmaya bazen yarım saat devam ediyor. Hem de hiç durmadan! Bazen acaba bir sorun mu var diye endişeleniyorum yine de.
Sonra benim bağırsak hareketlerindendir belki diyorum, kendimi telkin ediyor ve rahatlıyorum. O anın keyfini çıkarmaya başlıyorum.
İçimde bir bebek, hem de benim bebeğim var! İçimde kıpır kıpır kıpırdanıyor ‘ anne ben buradayım’ diyor resmen. Muhteşem bir şey bu!
Baş ağrılarım geçti nihayet. Şu an beni tek yoran şey, gece yaşadığım bel ve sırt ağılarım. Uzun süreli istirahatlerden sonra ayağa kalktığım zaman, yürüyemiyorum, hatta üzerine basamıyorum ayaklarımın üzerine.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  49 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 2900 gram!
Günde 20-30 gr alabiliyorsun bu günlerde miniğim.
Doğduğunda artık akciğerlerin gelişmiş ve kendi kendine solunum yapabilecek durumdasın! Şükürler olsun.. Tüm organların gelişimini tamamladı ve fonksiyonlarını tamamiyle yerine getiriyor. Böbreklerin, akciğerlerin düzenli çalışıyor; karaciğerin bazı enzimleri salgılamaya bile başladı.
Tıbbi olarak bu hafta artık ‘miyadın doldu’. Ama sen 3 hafta daha kalabilirsin karnımda. Dışarıda geçireceğin 2 hafta, karnımda geçireceğin 1 hafta demektir. Bundan sonuna kadar faydalan.

38.Hafta (37+0, 37+1, 37+2,….37+6. günler) 

Penguen gibi yürümek..

Yürüyüşüm bir pengueni andırıyor artık. Bacakları dışarı doğru uzatarak yürümek, arada kocaman bir rahim olduğu düşünülürse, dahiyane bir fikirmiş. Penguenleri tebrik etmek lazım.
Çatı muayenesinden alnımın akıyla çıktım çok şükür. Muayenede biraz canım yandı ne yalan söyleyeyim. Ama normal doğum yapabilecek olmak beni o kadar mutlu etti ki!
Miniğim aynı atiklikle devam ediyor hareketlerine. Ama bazen 1-2 saat oynamıyor, meraklanıyorum ne oldu acaba diye. Sonra hemen kendini hissettiriyor.
Bir yandan da bir heyecan bastı ki bizi! Nasıl olacak, kime benzeyecek, çok mu ağlayacak yoksa uslu bir bebek mi olacak,  doğum kolay olacak mı, başarabilecek miyiz? Karmakarışık sorulara sevap bulmaya çalışıyoruz eşimle her gün. Ve daha milyonlarca soru var aklımızda!
Kafamızı dağıtmak için akşamları film izliyoruz bolca. Ben genelde filmin  yarısına kadar izliyorum, itiraf edeyim. Devamını ertesi gün gündüz izleyerek bir filmi 2 günde bitiriyorum ancak.
Doğum öncesi eğitimden tanıdığım arkadaşlarımın çoğu bu hafta doğum yaptı veya yapacak. Bir ben kaldım sanki doğurmayan.
Doğumun nasıl başlayabileceğini öğrendik kursta; ya nişan gelecek (ufak bir kanama), suyun gelmesi veya doğum sancılarının başlaması. Bu haftalarda en çok dikkat etmem gereken konu, biliyorum ki bebeğim hareketlerinin takibi. Hareket alanı daraldığından eskisi kadar hareketli değil ama hareketlerinin devam edip etmediği mutlaka gözlenmeliymiş. Eğer hareketleri azaldıysa, şekerli bir şeyler yiyip hareketlenip hareketlenmediğine bakmak bir kontrol yöntemi olabilir.
Doktorumla doğumda epidural uygulaması isteyip istemediğim hakkında konuştuk. Detaylı bilgi aldım. Bana göre ağrı eşiğim yüksek ama daha önce hiç doğum yapmadım. Bilmediğim bir konuda ahkam kesmek istemediğimden, buna doğum esnasında karar verecek şekilde planladık. 

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  49 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 3100 gram!
Doğduğunda saçlı mı saçsız mı olacaksın, saçların ve tenin ne renk olacak bilmiyorum ama tırnakların uzun olabilirmiş onu biliyorum.
Vücudundaki verniks tabakası dökülmeye başladı. Ama yine de doğduğunda seni beyazlar içinde göreceğiz sanırım.
Baş ve karın çevrenin büyüklüğü aynı. Karnımın içinde sıkışıp kalmış minicik bir bebeksin artık bitanem.
Tüm arkadaşların (yani benim arkadaşlarımın bebekleri) bu hafta doğdu bile. Sıra artık sende miniğim. Zamanında sağlıkla gel inşallah.

39 hafta (38+0, 38+1, 38+2,….38+6. günler) 

Gel artık miniğim..

Her gün birileri arayıp ‘'hadi ama doğurmadın mı hala?’' dedikçe sinirlerim bozulmaya başladı. Çünkü artık fiziksel olarak hayatım iyice zorlaştı.
Geceleri uyuyabilmek, sabahları yataktan kalkmaya uğraşmak, koltuğa oturduğumda kalkabilmek vs her şey beni zorlamaya başladı. Eski atik günlerime nasıl döneceğim hiç bilmiyorum. En çok da koşmayı özledim. Sanki bir daha hiç koşamayacakmışım gibi bir his var bende.
Hamilelik uzadıkça kilo alıyorum diğer yandan. Onun için de oğluşun biran evvel gelmesini istiyorum.
Kamera ve fotoğraf makinemizin şarjları full ve hafızaları temiz olacak şekilde hazırlanmasını sağladı eşim. Doğum valizimizi, bebek şekerlerimizi arabamızın bagajına indirdik bile. Acil durumda aşağı inmesi gereken bir tek ben varım!
Doğum sonrası için planlamalara başladık. Hastanede yanımda kim kalacak, evde yemeklerimizi kim pişireceğe kadar ayarlamaya başladık sıkıntıdan. Sanki planlamasak aç kalacağız.

Bebeğim;
Boyun (yani baş-popo mesafen)  50 cm’e ulaştı. Ağırlığın ise artık tam 3200-3300 gram!
Hareket alanın iyice daraldı minnoşum ama hala gelmek istemiyorsun. Her gün soruyorum sana ‘ne zaman geleceksin bitanem?’ diye, hafif kımıldanarak kendince bir cevap veriyorsun. Ama anladığım kadarıyla ‘burada rahatım’ diyorsun.
Hala vücudunda yağ depolanmaya devam ediyor. Vücudundaki ve kulaklarındaki küçük tüycükler hafiften dökülmeye başladı. Bir kısmı doğumdan sonra da kalabilirmiş. Ama ilerleyen haftalarda dökülürmüş.

40.Hafta (39+0, 39+1, 39+2,….39+6. günler) 

9 ay 10 gün bitti bile!

İşte o muhteşem 9 ay 10 günü doldurduk bile! 40 haftayı dolu dolu yaşamak, senin gelişim için çok önemliydi ve bunu başardık bebeğim!
40. haftayı doldurduğumuzun sabahı hafif pembemsi bir lekelenme ile hastaneye gittik. Bel ağrım da başlamıştı. NST sonucunda henüz düzensiz olsa da sancılarımın başladığına karar verdi doktorumuz ve hastaneye yatış işlemlerimiz başladı.
Sana bu kadar yaklaşmış olmak hayal gibiydi. Odaya çıktığımızda kasıklarımdaki ağrı artmaya başlamıştı. Epidural takılmasına onay verdim ve anestezi uzmanı gelerek epiduralimi taktı. Ağrılar dayanılmaz boyuta geldiğinde epidural takmak çok zor olabiliyormuş. Neyse ki doğru zamanda karar verdik.
Doğum incesi kursların kesinlikle doğru ıkınmamda faydası olduğuna inanıyorum. Doğumhaneye girdikten 15 dakika sonra, 3. Ikınmamda oğlum doğmuştu!
Sağlıkla kucağıma aldım kuzumu şükürler olsun!

Bebeğim;
Boyun  52 cm . Ağırlığın ise artık tam 3500 gramdı doğduğunda.
Yüzün hafif beyazdı ilk doğduğunda. Doğar doğmaz kucağıma verdiler seni. Pespembeydin ve ipek gibi yumuşacıktın. Ağlıyordum ama kucağıma gelince sustun. Biraz meme emdin ve sakinleştin. Nasıl tanıdın beni? Kokum bile yetti sana değil mi. Allah hiçbir zaman ayırmasın bizi birbirimizden,

Nasıl bir mutluluk bu!


Darısı doğum bekleyen tüm annelerin başına. Allah ‘'bir avazda kurtarsın'’ sizleri de...


Ay Ay Bebek Gelişimi yazılarımı okumak isterseniz buraya tıklayınız:)

Sosyal medyada var olmanın dayanılmaz ağırlığı

Pek çoğumuz için sosyal medyaya giriş, şüphesiz Facebook’la başlamıştır. Sadece tanıdığımız insanlarla arkadaş olmaktan ibaret olan, da...